Namaste!
Genetik olarak
biz Türkler kalp koroner hastalıklarına çok yatkın oluyormuşuz. Belki de önce
kalple hareket edip, beyni sonradan
devreye soktuğumuzdan kalbe aşırı yük yüklüyoruz.
Belki de işin
sırrı beyni öne alıp ölçülü olmak, ölçülü tatmak ve ölçülü yaşamaktır.
Belki bu yolla
biraz da bilgelik kazanırız neden olmasın.
Deneyip göreceğiz.
------------------------------------
Leonard Cohen -
Everybody Knows
Herkes biliyor zarların
hileli olduğunu.
herkes
parmaklarını çapraz yapar onları yuvarlarken
herkes biliyor,
savaşın bittiğini
herkes biliyor,
iyi adamların kaybettiğini
herkes biliyor,
dövüşün hileli olduğunu
fakirler fakir
kalır, zenginler zenginleşir
hep böyle gider
herkes biliyor...
Herkes biliyor geminin
su aldığını,
herkes biliyor kaptanın
yalan söylediğini,
herkeste bu buruk
duygular
sanki babaları ya
da köpekleri ölmüş gibi...
Hep yaşadığımı
hatırlatıyorum kendime
Diyorum ki işin
acele
Bir gün ne el
kalacak tutmak için
Ne yürümek için
bacak
Ne bulutların
seyri
Ne de bir hatıra
dünyamızdan
Çünkü hatıralar
kuşlar gibi
Dal ister konacak
Bir gün yaslanmak
istesen pencereye
Diz çökmek
istesen nafile
İş işten geçmiş
olacak
-Oktay Rıfat
Kurdun boynuna
zil takıp salarlarmış doğaya. Kurt hiçbir canlıya yaklaşamadığı için açlıktan
ölürmüş.
Bektaşi yoluna
girenlerin kulağına da bir küpe takılırmış. Bu yoldan çıkanların kulağındaki
küpe çekip alınırmış. Biz eski kulağı
kesiklerdeniz hesabı...
Valizimi toplamalıyım.
Valizim ve ben.
Valizim ile çıkıp gitme dileği.
Valizim ile unutuş isteği.
Valiz ve alzheimer.
Yahut kısaca
Valizheimer.
Walzheimer."
-küçük İskender /
"Waliz Bir"
Kimbilir
ne güzel görünürsün sevgilim,
Bir sabah vakti kapıyı çalsam,Uykudan uyandırsam seni,
Ki, daha sisler kalkmamıştır Haliçten.
Fabrika düdükleri ötmektedir.
-Turgut UYAR
------------------------------------------------------
Defalarca
ne yapıyorsak oyuz. Bu yüzden mükemmellik bir eylem değil, bir alışkanlıktır.
–Aristotales
Ferhan
Şensoy’un söylemiyle: “Gaz, frene çok yakın. Hayat biraz
duvarlara çarpa çarpa…”
Ahıska
atasözleri:
Kurdun
adı çıhmış, tilki dünyayı yıhmış.
Ölüm bir
kara devedür, bir gün senin kapıyan da yıhılur.
İt
utansa don geyar.
Bir
elinen iki karpuz tutulmaz.
Sorucu
ol ki bilici olasın.
Tuzli
deniz buz tutmaz.
Yarın ki
kazdan bögünki tavuk eydür.
Köşe
taşı köşeden düşmez.
Fena bir
geleceğe koşuyoruz. Norveçli GM Jon Ludvig Hammer yazmış: "Uykuya daldım
ve sonra Armageddon'a uyandım." Sakın siz de uykuya dalayım demeyin.
Bir
AlpaZero tavsiyesi: “Oyuna e4’le
başlamayın…”
“Güneşim
beni karşıda bırakıp geçmişti. Belki Kızıldeniz’de boğulmamıştım ama çok
boğuştum içimde kabaran sularla. Ayağa kalktım, şöyle bir baktım Kızıldenize.
Var gücümle haykırdım sulara doğru. Ey yar! Sen beni karşıda bıraktın ya, artık
Kızıldeniz kurusa da ben karşıya geçmem!”
Türküler
Neşet Ertaş üstadın ifadesiyle “yürekten geldiği için yüreğe gider, yürekten
gelmeyen ise (y)ırağa gider.”
Hayat en
büyük sihirbaz. Bizi kendimizden başka biri olarak çıkarır.
--------------------------
Üniversitede
ders vermek için Amerika’ya yerleşen İngiliz Profesör Humbert Humbert 13
yaşında kızı Dolores’le birlikte yaşayan dul Charlotte’un yanında bir oda
kiralar. Humbert, Lolita adını takacağı Dolores’e açıklanamaz bir tutku duymaya
başlar. Yasak aşkına daha yakın olabilmek için, hiç sevmediği halde
Charlotte’la evlenecek kadar ileri gider. Carlotte inanılmaz gerçeği
keşfetmesinin ardından kaza sonucu ölünce, Lolita’ya hiç bir şey söylemeyen
Humbert onu da yanına alarak arabayla yollara düşer. Humbert’in giderek daha da
tehlikeli sularda yüzerken aklıselimi de yitirmeye başlayacaktır.
---------------
Ne
olduğunu sordu. Ne onda anlayacak ne bende söyleyecek hal vardı. Sadece Nobakov
diyebildim. Döndü « Şey değilmiydi O ?” dedi. Evet dedim,
şey’di.
-----------------
Alev Alatlı’ya
göre Nabokov:
“Romanı
önce bir kısa hikâye olarak, Volşebnik (büyücü) ismiyle 1939’da Paris’te kaleme
alıyor. 1939 Paris’i, büyük ekonomik kriz, İspanya iç savaşı, ikinci dünya
savaşı. Hitler Avusturya’yı ilhak ededursun, adam Lolita’yı yazıyor – Viyana,
Paris’ten bir kol boyu uzakta. Hitler Polonya’yı işgal ededursun, adam
Lolita’yı yazıyor – Varşova da Paris’ten bir kol boyu uzakta. .!Einsatzgruppen
derlerdi, mobil ölüm üniteleri kol geziyordu. Hitler gezici gaz otobüslerinde
bir milyon üç yüz binden fazla Polonya Yahudisi’ni o arada boğazlayadursun,
adam Lolita’yı yazıyor. Ocak’ta Barselona Franco’nun faşistlerine düşüyor,
Şubat’ta Katalonya, Mart’ta Valencia, sonra Madrid… adam Lolita’yı yazıyor. Yüz
bin İspanyol Fransa’ya sığınıyor, adam Lolita’yı yazıyor. Mussolini,
Arnavutluk’u işgal ediyor, adam Lolita’yı yazıyor. 1997 Fransa basımı
Komünizmin Kara Kitabı, Rusya, Asya, orta Avrupa ve üçüncü dünya komünist
rejimlerinde sistematik olarak öldürülen yüz küsur milyon insanı belgeliyor,
adam Lolita’yı yazıyor. Dünya umurunda olmayan bir yazar, neden yazar? ” dır!
'I can judge
a single god with my wrongs and wrongs.
'‘Only judge
can God me’
Or 'Only God
can judge my mistakes and truths.'
One Twitter user wrote: 'Ask someone if he/she speaks English before you
let him/her tattoo a human'.
Haberlerin
geldiği yer
Belfast Peace Wall
“All work
and no play makes Jack a dull boy.” /
“Hep iş
varsa ve oyun yoksa Jack embesil bir oğlana döner”
Bir cinnet
herşeyi halleder…
Bertrand Russell: Gelecek Nesillere Not (Face to Face - 1959)
Yokluğunda
(Leyla The Band)
Baraka
Original Theatrical Trailer
Sanat filmi
tadında belgesel. İzlerken varoluşu sorgulamak gibi değişik iç güdüleriniz
tetiklenebilir.
Mini Fıkra:
Adamın biri suçüstü yakalanıyor. Hakime götürüyorlar; ille avukatımı
isterim diye tutturuyor, "Avukat sana ne yapsın; her şey ortada" deyince,
"Ben de avukatın ne diyeceğini merak ediyorum"
"Uygarlık tarihimizin son 3000 yıllık geçmişini bilmeden yaşayan insan;
günübirlik yaşayan insandır."
-j.w.goethe-
'Waris'in öyküsü, gerçek bir kadın kahramanın öyküsü.Herkese esin
kaynağı olacak!'
-Elton John-
Walden - Ormanda Yaşam
Sivil itaatsizlik
anlayışının öncülerinden sayılan Amerikalı yazar, filozof ve şair Walden Gölü
kıyısında, şehirden ve modern hayattan kopuk bir biçimde geçirdiği yıllara ait
deneyimlerini okurlarıyla paylaşırken sosyal ve ekonomik hayata dair, bugün
için bile marjinal sayılabilecek fikirlerini öne sürmekten geri durmuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder