n’olur uyuma. yağmur. sakin sakin. ara ara yağıyor
uyuma! her şey, artık tüccarların elinde.
biz seninle kışa girmiş iki sardunya gibi
oturacağız, bekleyeceğiz, n’olur uyuma!
uyuma!
-Birhan Keskin
Görünmez rüzgarın ile bizi alemden süpürürsün , hatırla
Rabbim nasılda sık unutulursun.
The wind invisible sweeps us through the world. Remember God
so much that you are forgotten."
"wenn es einen gott gibt muß er mich um verzeihung
bitten."
"if there is a god, he will have to beg for my
forgiveness,"
"eğer bir tanrı varsa onu affetmem için yalvarmak
zorunda."
Arkandan konuşulmasından daha kötüsü, arkandan
konuşulmamasıdır. -Oscar Wilde
Beethoven tezatların insanıydı. En güçlü bestelerini
sağırken, neşeyi betimleyen yapıtlarını ise mutluluktan en uzak olduğu dönemde
üretti.
Güneşin altında güneşin yön değiştirişine göre yönünüzü
tayin ediyorsunuz ya iş te o zaman insan yaşadığını anlıyor. – Bir Yörük Kadını
Dünyayı sırtıma yüklesem de sizi hiç bırakmadım. - Atlas
Ortada böbürleneceğim bir soyadı kalmadığında kendime
‘Nesin’ soyadını aldım. Herkes ‘Nesin’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp
kendime geleyim istedim.
Bunca birikmiş işlerim varken
Zamanım yok, cenazeme gidemem
Nikahlarıma da hep böyle geç kalırdım
Kalsın yarına, bugün ölemem.
– Aziz Nesin
Bir ateş düştüğünde nasıl bir anda yayılır bilir misin?
Yardıma koşarmış gibi yapanlar büyütür ateşi.
“Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne
kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi,
ne de turna katarı gökte… İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi
kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı
olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp
dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle
konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi,
gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun. İnsanın yaşlandıkça kendi
kuyusuna düşmesi. Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgâr,
sesine ışık düşürememek kimsenin. Parmaklarını sözüne pınar edememek. Uzaklarda
bir adamın üşümesi, bir kadın dağlara daldıkça. Işıklı vitrinlere bakmadan
geçmek çarşılardan. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle
sokaklar arasında bir ayrım kalmaması… Ayrılık o küçük ölüm, usta dokunuşlarla
bizi büyük ölüme hazırlayan.”
-Şükrü Erbaş