ŞİİR
DENİNCE:
|
GÜNLERDEN ÖYLE BİR GÜN
Günlerden öyle bir gündü;
Üstüne tarih düştüğüm.
Gözümün önüne geldi birden
Balkıyan güzel yüzün.
Ve yüreğim yandı söndü,
Ter bastı avuçlarımı.
Bir işlek kovan uğultusu
Kapladı kulaklarımı.
Uzandım usulca cigarama;
Yavan ömrüme katık.
Ben o gün öldüm gülüm,
Bir daha ölmem artık.
-Metin ALTIOK
|
PAYLAŞIMLAR:
Rakıda çok iyi
gider ama, sanırım İskender’in şiirinin eşlikçisi biradır, hem de kutu bira.
Niye mi, fazla ara vermek olmaz, şiirie yetişmek gerek diye!
Dünyanın sabıka
kaydını şairler tutar.
Geyik akar suları
özleyince
Akmamız yok,
çekilmiş nehirler gibiyiz
-Edip
Cansever
|
Geyik akarsuları
özlediğinde
Hem su hem
geyiktir akan
- Melih Cevdet Anday
|
İyi bir şiir o
insaların yüz tanesinin toplamından daha uzun yaşar.
İntihar
bombacılarını tanımak kolaydır. Deneyimli intihar bombacısı olmaz. -Lee Child
İnsan, hayvanın
ölümcül bir hastalığıdır der Kojeve.
Beklemenin ne
kadar uzun sürdüğünü bilmesin kimse. Yoksa aşktan ömür boyu korkarlar.
Gözünü kameraya
yaslayanlar kendi nefesiyle başbaşa kalır hep.
Herkes bilgi
sahibi olabilir ama herkes fikir sahibi olamaz.
Sakince yaşa.
Zamanı gelince çiçekler kendiliğinden açacak.
Sarnıç saklar,
pınar taşar. Çoğu kez taşmak iyidir, saklamaktan.
Savaş alanının
ortasındayken yapılan atışların çoğu ıskalar.
Hiç kaygılanma;
insan tutsak olduğunu anladığı an özgürleşmeye başlar.
Her neon
pırıltısını hayat ışığı sanma.
Açık sözlü olmak
iyidir; en kötü ihtimalle sonradan kaybedeceklerinizi en baştan kaybedersiniz.
Elveda diyorsun,
eyvallah diyorum. -Celil Nalçakan
Her şeyde bir
çatlak var, ışık işte oradan içeri sızar. -Leonard Cohen
Filantrop: Yunancada
sevgi anlamına gelen "philos" ve insan anlamına gelen
"antropos" kelimelerinin birleşerek oluşturduğu filantropi,
köklerinden de anlaşılacağı üzere, insan sevgisi anlamına gelmektedir.
filantrop olduğu söylenen kişi de bu durumda insanseverdir. insanların iyiliği
için işler yapar ve onların çıkarını gözetir filantroplar. hümanizmle benzer
gibi görünse de, hümanist insandan bir tık öne geçen filantroplar, kendilerini
insanlara iyilik yapmaya adamış kişilerdir.
|
“Cinayet dediğin illa da kanlı bıçaklı olmak zorunda
değildir, aşk da bir cinayettir.” – Ferhan Şensoy
|
|
“Ne düşünürsen düşün ama artık başka bir şey düşün.”
-Kurt Vonnegut
|
“Dünya herkesi kırar; ve sonra, bazıları işte o kırık
yerlerinden güçlenir.” -Ernest
Hemingway
|
Adama öyle bir
cehennemin dibine kadar yolun var diyeceksin ki sana adres soracak. -Winston
Churcil
Bazen
arkadaşlarımız düşmanlarımız olur ve bazen düşmanlarımız arkadaşlarımız.
Donald Rumsfeld and Saddam Hussein – Old Buddies
İETT Nostaljisi
--------------------------------------
Yaralıysan ve
Afganistan topraklarında
Bırakılmışsan
ve kadınlar
senden kalanları
kesmeye gelirlerse,
Tüfeğine uzan ve
beynini
uçur.
Tanrına bir insan
gibi kavuş.
-Rudyard Kipling
|
MOAB: Mother of All Bombs
The United
States military dropped a 21,600-pound GBU-43/B bomb, nicknamed MOAB, in
Afghanistan. The GPS-guided Massive Ordnance Air Blast Bomb — aka the Mother of
All Bombs — is the U.S. military’s most powerful non-nuclear bomb.
Eşref Üren (1898
– 1984) – Ankara’da Kış
Paul Signac
(1863 – 1935) – Snow, Boulevard de Clichy Paris, 1886
KİTAP
DENİNCE:
Paul Auster'ın
yeni romanının iki kahramanı var; biri evsiz-barksız, sarhoş, yarı-deli
Willy, öbürü de kendi insanlığımız konusunda ondan pek çok şey öğreneceğimiz
bir köpek: Kemik Bey. Bir köpeğin gözünden, onun düşüncelerine girerek
dünyayı, yaşamı, insan ilişkilerini işleyen Paul Auster, kimi yerde
eğlendirici, kimi yerde de trajik ve hüzünlü bir anlatımla her zamanki dil
ustalığıyla, sözcüklere yüklediği enerjiyle, yalın ama yoğun yorumuyla bizi
alışılmadık yollardan insanlığımızla yüzyüze getiriyor; yaşamlarımızın,
ilkelerimizin kimi zaman nasıl da çürük ve dayanıksız temellere oturduğunu
kanıtlarken, belleğimizin derinlerine gömdüğümüz eski ve kalıcı değerleri,
günümüzün hızlı ve acımasız akışı içinde nasıl da unuttuğumuzu nostaljik
yolculuklarla anımsatıyor. Willy ile Kemik Bey'in, yaşamın son durağı olan
Timbuktu'ya doğru çıktıkları yolculuğu, yaşam felsefesini yansıtan bir izlek
gibi kullanan Paul Auster, bütün romanlarında yaptığı gibi bu kitabına da
katmış kendisini; dahası, Willy'de olduğu kadar, Kemik Bey'de de ondan izler
bulmak olası. Yazar, bizi insan türünün çerçevesi dışına çıkararak, kendimize
yepyeni bir gözle bakmamızı sağlıyor.
Hangi konuda
yazmayı seçerse seçsin, nasıl bir masal uydurursa uydursun, büyüsünü koruyor,
bizi de o büyünün içine katıyor.
|
|
Günümüzde
ekonomik ve toplumsal düşünce akımlarının kaynağını bilmeden sağlıklı bir
değerlendirme yapamayız. Galbraith bu kitabında, yüzyıllar boyu, ekonomik
bunalımlar, devrimler, kıyımlar ve kırımlar yaşamış dünyamızın sosyoekonomik
tarihini sergiliyor.
Bir önceki
yüzyılda kapitalistler başarılarından, sosyalistler zaferlerinden emindiler.
Oysa artık yaşadığımız Kuşku Çağı'dır. Toplumları, rejimleri etkileyen, hatta
ona yön veren düşünce akımlarının, sistemlerinin yarattığı karmaşa içinde
insan yaşamının biçimlenişi...
Ekonomik
Gelişmeler Tarihi, aynı zamanda dünya televizyonlarında dizi olarak
yayınlandı; türünün benzersiz bir yapıtı olduğu gerçeğinde bilim adamları
kadar izleyiciler ve okurlar da oybirliği yaptılar.
Kapitalist ve
sosyalist ekonomik sistemlerin gittikçe birbirine yaklaştığı tezini savunan
Galbraith'i, Prof. Dr. Gülten Kazgan'ın önsözüyle..
|
|
Siz savaşla
ilgilenmeyebilirsiniz, savaş sizinle ilgilenir. Savaş kazananı da yorar. Ölüm
her şeyi eşit yapan doğal sonuçtur. Ölümden korkmayan ölmez; ölüm kendine
koşanları hiçbir zaman vurmaz. Ölüm korkusu, ölüm acısından daha şiddetlidir.
Ölüm telaşının bir anlamı yoktur. Size yol gösterdim de diyebilirsiniz, ama
askeri manada emir vermedim. Kahramanlara emir verilmez!"
Osman Pamukoğlu
|
Zekaca kimseden
aşağı değildi. Tertemiz billur gibi bir ruhu vardı. Asil heyecanları olan bir
insandı. Ama hiçbir şey yapmadı. (Ivan Gonçarov – Oblomov)
Afşar Timuçin’e
Sait Faik’i nasıl anlatırdın? Diye sorulduğunda “Yalnız hatta yapayalnız bir
adamdır.” Yanıtını vermiş.
---------------------------------------------------------------------
Yaşar Kemal’in
kaleminden Sait Faik ile söyleşi
Yaşar Kemal 30,
Sait Faik 47 yaşındayken, röportajlar yapan Kemal, Faik’e Mark Twain
Cemiyeti’ne fahri üye seçilmesini sormak istiyor. Sait Faik’i bulmak için
İstiklal Caddesi’nde bir ileri bir geri yürüyor, orada bulamayınca Kadıköy
sahile gidiyor, orada da bulamayınca Burgaz adaya gidiyor, sonra şehre geri
geliyor ve ilk baktığı kaldırımda buluyor arkadaşını. Sonrası, Sait Faik
ölmeden tam bir sene önce gerçekleşmiş aşağıdaki röportaj:
Sait Faik’le
Görüşme
Akşamüstleri
Tünelden Taksime doğru sol kaldırımdan yürürseniz, gözünüze dalgın, siyah
gözlüklü, yüzü kederli, ama müthiş kederli -yüzündeki keder besbellidir, elle
tutulacak gibi, yüzde donup kalmıştır-, pantolonu ütüsüz, ağarmış saçları
kabarmış bir adam çarpar. Bu adamın, bu Beyoğlu kalabalığı içinde bir hali
vardır ki (daha doğrusu her hali) size bu koskocaman şehirde yalnız, yapayalnız
olduğunu söyler. Bu neden böyledir? Orasını kimse de bilmez… Bazı adam vardır,
insan yüzünde sırf hınç, kin okur. Bazısında gurur, bazısında neşe, bazısında
bayağılık, aşağılık… Bu adamın üstünden başından da yalnızlık akar. Bir de bu
adama, Kadıköy iskelesinin kanepelerinden birine oturmuş, heybeli köylüleri,
çıplak ayaklı serseri çocukları, hanımefendileri seyrederken rastlarsınız.
Bu adam hikayeci
Sait Faiktir.
Bir gün, aklımda
kaldığına göre bir pırıl pırıl, cam gibi parlayan sonbahar sabahıydı, ona
Kadıköy iskelesinin kanepelerinde rastladım.
“Ne var ne yok
Sait?” dedim. “Hikaye yazıyor musun?”
“Yok,” dedi,
“yaşıyorum.”
Hüzünlü, ılık,
insan sevgisi dolu hikayelerini Sait yazmaz, yaşar. Sait bir dertli, kötülüklerden,
aşağılıklardan, dünyadaki cümle bayağılıklardan, kirden iğrenen bir
ademoğludur. O daima iyiliği söylemiştir.
Dünyaca ün almış
Mark Twain derneğinin fahri üyeliğini aldığını duyunca, bu iş için Sait’in ne
diyeceğini öğrenmek için aradım. O gün öğleden sonra İstiklal Caddesindeki
kaldırımdan gittim geldim. Sonra Kadıköy iskelesine uğradım, orada da yoktu.
Sait anacığı ile birlikte Burgaz adasında oturur, bindim vapura ikinci gün
oraya gittim. Anası Saitin aynı gün İstanbula indiğini söyledi. İstanbulda,
tarif ettiğim kaldırımda ona rastladım. Gene dalgın, sinirliydi. Yüzünden düşen
bin parça olur derler ya, öyleydi.
“Bu iş için ne
dersin?” diyecektim, korktum.
“Merhaba,”
dedim.
“Merhaba,
eyvallah,” dedi.
“Ne var, ne
yok?” dedim.
“İyilik,” dedi.
“Mark Twain…”
dedim.
“Aldırma,” dedi.
“Bak,” dedim.
“Sait biliyorsun ki ben röportaj yaparım.”
“Sonra?” dedi.
“Söyle,” dedim.
Sait beni
kırmadı. Teşekkür ederim.
Ben sual
sormadan o başladı:
“Bana, Mark
Twain Cemiyeti fahri üyeliği verildi, dünya edebiyatına ettiğim hizmetten
ötürü. Birçokları gibi ben de şaşırdım. Dünya edebiyatına hizmet filan
etmediğimi söylemeye ne hacet. Bu, üyelik verilebilmesi için uydurulmuş nazik
bir sebeptir sanırım.”
Ben aldım, dedim
ki:
“Senden önce, bu
cemiyetin ilk üyesi Atatürkmüş…”
“Biliyorum. Beni
sevindiren de işte bu. Atatürkten sonra, benim üye olmam, benim için ne büyük
bir şereftir. Bir milletin yetiştirdiği en büyük çocuğu ile, o milletin kendi
halinde bir küçük hikayecisinin Amerikada bir cemiyette buluşmaları küçük
hikayeci için ne bulunmaz şerefli bir fırsattır. Demokrasi de zaten böyle olur.
Eğer bu üyelikten memnunsam, bu yüzdendir.”
“Politika…”
dedim.
Sözümü ağzımda
kodu:
“Karışmam.”
“Peki, seni bu
cemiyete ne sebepten, hangi eserin için üye seçtiler?”
“En büyük devlet
adamlarının, başkanların ve başbakanların fahri veya asli üye oldukları bir
cemiyete beni de seçmenin adlı nedir diye düşündüm, şunu buldum: Demek ki
şimdiden sonra dünya çapında bir hikayeciyi anmak için kurulmuş bir cemiyete
dünyanın dört bucağından kendi halinde hikayeciler de seçilecek.
Türk
hikayecilerini temsil ettiğim anlamına alınmasın sakın. Her hikaye yazan ve
yayan Türk hikayecisi kendi şahsında bir dilin hikayeciliğini yaptığına göre,
şahsıma Mark Twain Cemiyetinin gösterdiği ilgi ve sevgi daha çok Türk
hikayeciliğine gibi geliyor bana. Ben de bu ilgi ve sevgiyi tüm hikayeci
arkadaşlarımla paylaşırım. Kabul ederlerse.
Kendini bütün
dünyaya tanıtmış, sevdirmiş, bir halk çocuğu olan hikayeci Mark Twaini
ananların içine Türk dilinin bir hikaye yazarını almayı düşünenlere de teşekkür
ederim.”
“Mark Twain için
ne dersin?”
“Sen de amma
sual sorarsın ha. Ne derim! Mark Twain de alay edermiş, güldürürmüş, kepaze
edermiş cemiyetteki sahte vakarları, petrol krallarını, pamuk prenslerini,
demir beylerini, çelik efendilerini sağlığında. Ölümünden sonra da bir Türk
hikayeci ile şakalaşmasın mı? Eyvallah Mark Twain!”
Sonra güldü
Sait:
“Daha
soracağın?” dedi.
“Eyvallah,”
dedim.
Ayrıldık. O, bir
sinemanın önünde kaldı.
17.5.1953
Kaynak: Yaşar
Kemal: Röportaj Yazarlığında 60 Yıl. Yapı Kredi Yayınları.
ŞARKI
/ TÜRKÜ DENİNCE:
Kalktı Göç
Eyledi Avşar Elleri
Muharrem Ertaş
Aman yine göç
eylemiş Avşar elleri
Aşıp aşıp giden
eller bizimdir
Arap atları da
yakın eden ırağı
Yüce dağdan aşan
yollar bizimdir
Aman belimizde
kılıncımızın Kirman'ı
Taşa değer
mızrağımın temreni
Aman devlet
vermiş hakkımızda fermanı
Ferman padişah
dağlar bizimdir
Aman Dadaloğlu
der ki kavga kuruldu
Silahşörlerde
davlumbazlar derildi
Nice koç
yiğitler de yere serildi
Ölen ölür kalan
sağlar bizimdir
Yara
Kalben
Karanlık bir
yerde bul beni
Kaybettiğin gün
gibi bekliyorum
Üstümde bir
başkasının ceketi
Yine de tanırsın
biliyorum
Tanıdık bir
yerde bul beni
Kuğulu'da
buluşalım
Kalpsizin biri
demişsin hani
Bari yorgun,
dargın bakışalım
Sokaklarda ayak
sesleri
Özlemek artık
yasaktır
Sildik hafızadan
bizi
Fotoğraflarımız
kayıptır
Hiç anlatmadım
sana oysa
Daha çok
hikayemiz vardı
O gece sormuştun
ya bana
Uzaklığın en
büyük yaraydı
Yaraya
gülümsedim her sabah
Yarayı önemsedim
Yarayı
hazırladım gözlere
Yarayı
temizledim
Yarayı
büyütmedim hayalinle
Kendimi
küçümsedim
Denize baktım
ömürlerce
Tuzunu
ezberledim
Yarayı öptüm
ellerinden
Yarayı dinledim
Benden onda da
var dedi
Yarasını sevdim
Elini uzattı
Havada kalan hep
güzel hayalimiz
Yaramızı
unutturur
Yarayı kanatan
aşk
Yaradan da derin
Elini uzattı
Havada kalan en
güzel hayalimiz
Yaramızı
unutturur
Yarayı kapatan
aşk
Yaradan da derin
Elini uzattı
Havada kalan en
güzel hayalimiz
Yaramızı
unutturur
Yarayı kapatan
aşk
Yaradan da derin
Elini uzattı
Havada kalan en
güzel hayalimiz
Yaramızı
unutturur
Yarayı kapatan
aşk
Yaradan da derin
Yaramızı
unutturur
Yarayı kapatan
aşk
Yaradan da derin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder