15 Mayıs 2018 Salı

Tüm İyilikler Gökyüzünden Gelir / Bir Alman Atasözü (Jeder ist seines Glückes Schmied)


Cenneti cehennemi kimse görmedi gönül;

Söyle haydi kim geldi öte dünyadan gönül?

Umudumuz, korkumuz öyle bir şeyden ki,

Adından, sanından başka nesi belli gönül?

                                  -Hayyam

 

Ömer Hayyam bugün hayatta olsaydı, yaşadığımız çılgın dünya için şundan başka ne diyebilirdi?

 

Bu ömür kervanı bir tuhaf gelir gider

Kazancın, yaşamasını bildiğin günler

Saki, bırak şu yarını düşünenleri

Geçti gidiyor gece, geçmeden şarap ver.

-Hayyam

 

-------------------------

 


 

Hayko Cepkin - Kurtalan Ekspres - Yeni Bir Gün

 

----------------------------------

Titanik 14 Nisan 1912 gecesi Yeni Dünya'nın denizlerine gömüldüğünde, en seçkin kurbanı bir kitap olmuştu…" Bu sözler Lübnan kökenli Fransız yazar Amin Maalouf'un 1988'de yayımlanan tarihi romanı Semerkant'ta geçiyor.

Sözü edilen kitap, 11. yüzyıl bilginlerinden İranlı Ömer Hayyam'ın Rubaileri'ydi. Bu şiirlerin çok sayıda yazılı kopyası olsa da bu kitap yeganeydi. Maalouf'un romanında anlatılan da onun hikâyesiydi.




Tarık Bin Ziyad. Endülüs' ü fetheden Emevi komutanı. Cebelitarık Boğazı'na adı verilmiştir. Arapça'da "cebel" dağ demektir. Cebel-i Târık, "Tarık'ın dağı" anlamına gelmektedir.

7000 kişilik ordusu ile Cebelitarık Boğazı'nı geçen Tarık bin Ziyad İspanya'ya çıkar çıkmaz gemileri yaktırarak askerlerinin geri dönme umudunu kırdı. Askerlerine şu tarihi sözleri söyledi: “Arkanızda düşman gibi deniz, önünüzde deniz gibi düşman. Nereye kaçacaksınız? Vallahi sizin için ancak sadakat ve sabır kalmıştır. Düşmanın silahı, teçhizatı ve erzakı boldur. Sizin silah olarak ancak kılıçlarınız, erzak olarak da düşmanın elinden sahip olabileceğiniz vardır.”

 

-------------

Hz. İsa, Chuck Norris ve bir rahip, bir gölün üzerinde küçük bir tekneyle gidiyorlarken tekne su almaya başlamış. 

Bakmış tekne batacak, İsa hemen adımı atmış ve suyun üstünde yürümeye başlamış. Bunu gören Chuck Norris de

aynı şekilde dışarı atlayıp, suyun üstüne yürümeye başlamış. Yapacak bir şeyi kalmayan rahip de ellerini göğüs hizasında

birleştirmiş: "Tanrım, sen benim yardımcım ol!" diye dua etmiş ve aynı şekilde suya bırakmış kendini fakat anında

batmış ve yüzme bilmediğinden boğulmuş. 

 

Suçluluk duygusu hisseden İsa, Norris'e dönerek üzgün bir şekilde:

-Keşke ona (bastığımız) taşların nerede olduğunu söyleseydik demiş

Chuck kendisine şöyle cevap vermiş: 

"Hangi taşlar?"



Fransa'nın turnuvadan elenmesinin ardından Zidane milli takım kariyerine son verdiğini açıklasa da, daha sonra Raymond Domenech tarafından ikna edilerek 2005 yılının Eylül ayında milli takıma geri dönmüştü. Takım arkadaşı Thierry Henry, bu dönüşü şöyle yorumlamıştı: "Fransa'da herkes Tanrı'nın varlığının farkındadır. Zidane, Milli Takım'a geri döndü. Tanrı geri döndü... Söyleyecek başka bir şey yok."





-----------------------
Zizou
"Toz değil kül olmayı yeğlerim" Zidane muhtemelen jübilesi olacak final maçında kalsaydı muhtemelen bir gol daha atacak ve Fransa, futbol klişeleriyle söylersek, "kupayı kucaklayacaktı". Olmadı. Bence sağlık olsun! Velhasıl Zizou, ağır adımlarla soyunma odasına gitti ve bir daha da oradan çıkamadı. Doğal olarak tribünler ayağa kalktı, gürültü kıyamet.Gazeteler ertesi gün "bacısına küfredildi" dedi önce. Oysa Zizou'yu tanıyanlar, oyuncunun küfürlere karşı şerbetli olduğunu söylüyorlardı. Sonra çıkan söylentilere bakılırsa İtalyan Materazzi, Cezayir asıllı Zidane'a "terörist" demişti. Terörist! Zinedine Zidane, futbol dünyasındaki ismiyle "Zizou", Dünya Kupası final maçında İtalyan oyuncu Materazzi'nin göğsüne kafa attı. Materazzi yere düştü. Yardımcı hakemlerden biri olayı gördü, oyun durdu. Hakemlerin istişaresinin ardından Arjantinli hakem koştu geldi, doğal olarak kırmızı kart gösterdi. Fransa Milli Takımı'nın çoğu siyahlardan, azınlıklardan oluşuyor, çoğu Paris'in arka sokaklarında arabaları yakan çocuklarla aynı yerden geliyor. Mavi'ler adına sahaya çıkanlar varoş çocuğu yani. Tıpkı Zizou gibi. Babası küçükken ona "Göçmensen iki kat daha fazla çalışman gerekir" dediği için hep çok çalışkan olmak zorunda kalan Zidane Marsilya'nın azınlıklar için çok belalı olan sokaklarından geliyor. Hayatını okuduğunda görüyorsunuz ki, hep başarılı olmak zorunda kalmış. Şimdi 34 yaşında. Yani profesyonel futbola başladığı ve ilk büyük başarısını aldığı 16 yaşından beri, tam 18 yıldır durmadan çalışmış Zizou. Avrupa'nın en pahalı futbolcusu olmuş. Tek derdi sokakların kendisine biçtiği kaderi ya da kederi yenmek olan bu adam, en sonunda, tam futbolu bırakacakken, belki de Fransa'ya kupayı kazandıracakken, yani tam şeytanın bacağını kıracakken... En beklenmedik anda çıkar insanın karşısına eski yaraları. Ve eski yaralar, eski usullerle tedavi edilir. Zengin çocukları gelip tam onları yenecekken sen, "haddini bildirirler" sana, kapıcı çocuğu olduğunu hatırlatırlar. İşte o anda iki seçenek vardır. Ya toz olursun ya kül. Şöyle ki... "Terörist" takımı! Herkes Zizou'yu eleştirdi, "şeytana uydu" dediler, "Yapmasaydı büyük adam olurdu" dediler. Ben şahsen tebrik etmek istiyorum kendisini. Çünkü bir yerden sonra oyunun büyüklüğü, alacağın payelerin parıltısı, durumun sana yüklediği zorunluluklar, sonunda elde edeceğin kupanın pahası, "uygunsuz" davranışlarının yol açacağı ayıplamalar o kadar da önemli değildir. Sen bir arka sokak çocuğusundur ve geldiğin yere küfredilirse kafayı atarsın. Sokaklar böyledir; kül olmayı seçersin. Hayatta kalmayı değil, olduğun gibi var olmayı seçersin. Yoksa zengin, apartman çocuklarına benzedim diye havaya girersen, orada kalmak için geldiğin yerden gelmemiş gibi yaparsan ufalanıp ufalanıp toz olursun. Belki madalyalar, kupalar verirler sana ama geceleri yatakta dönüp durursun. "Niye kafa atmadım?" diye kendini yer durur, kendine ettiğin bu ihanetin altında ezilip ufalanıp, dedim ya, toz olursun. Ve bence, insan dediğin ufalanıp toz olacağına yanıp kül olsun. Var olmak için sürüngenler gibi hayata, zamana tutunup, yapışıp kalacağına, savrulsun, yaşasın. Velhasıl, Zizou'nun kafasına sağlık! Sevgili, çalışkan varoş çocuğu...
Ece TEMELKURAN-12 Temmuz 2006
KRİTON CURİ


MÖSYÖ RÖNE

Ateş olsa cürmü kadar yer yakar” hiç de gerçekçi bir deyiş değildir. Tersine, bir mıh bir nal, bir nal bir at, bir at bir atlı, bir atlı bir savaş, bir savaş bir vatan kurtarabilir. Hayatın ta kendisi gibi...





istiklal savaşı gençleriyiz biz
tarihe koç türkler diye şan verdik
yurdumuza düşman çiğnetmeyiz biz
ulu gazimize imtihan verdik


haykırdı yılmaz türkler
yine patlayan toplar
şahit o günler
kılıçtan kılıçtan süzülen kanlar


istiklal savaşı tipide karda
kartallar avladık sakaryalar’da
sakarya önünde dumlupınar’da
ulu gazimize imtihan verdik







Hiç yorum yok:

Yorum Gönder