8 Haziran 2019 Cumartesi

Ne için yapıldığını öğrenmeden, bir duvarı yıkmayın.-Nepal Atasözü

ŞİİR DENİNCE:
Azizim, güzel atlar güzel şiirler gibidirler
Öldükten sonra da tersine yarışırlar, vesselam!
-Ece Ayhan
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs gecelerinden biri
Volter Rıhtımı'nda dayayıp seni duvara 
öpmeliyim ağzından 
sonra dönüp yüzümüzü Notrdam'a
çiçeğini seyretmeliyiz onun, 
birden bana sarılmalısın, gülüm,
korkudan, hayretten, sevinçten 
ve de sessiz sessiz ağlamalısın, 
yıldızlar da çiselemeli
incecikten bir yağmurla karışarak.
-Nazım Hikmet

canımız yanmasın diye
canımız yanmasın diye
keşkelerle yaşamayı
göze aldık hep nedense
-Gürkan Kesici

Mermer bir kayıkla geri döndük
diğer yarısına acının,
usulca çekildi deniz,
son bulduk, yenildik.
-Kaan İnce

Dün bir kuştum neşeli
Hatta deli
Düşüncem yoktu
Her şey benimdi o zaman ...
-Pembe Marmara

Denize yağan yağmur gibiyim
Sana yağdıktan sonra, denizim
-Turgay Sadak

kentin baskısı kaldı bize
ve ışıkları trafiğin ya da kazası
karşıdan karşıya geçerken
eli bırakılan çocuklardık
sonra hangi tarafa geçsek karşıda kaldık!
-Zafer Ekin Karabay

PAYLAŞIMLAR:
Nosebo Effect

https://www.youtube.com/watch?time_continue=18&v=mWEI1gNOMWI

KİTAP DENİNCE:


Afrika ve Arap edebiyatının en en önemli yazarlarından Tayeb Salih, 1929 yılında Sudan'da doğdu. Hartum Üniversitesi'nde eğitim gördükten sonra, Kuzeye Göç Mevsimi'nin kahramanı gibi, İngiltere'ye gitti. BBC'nin Arapça bölümünü yönetti, ardından UNESCO'da çalıştı. Çok iyi İngilizce bilmesine rağmen romanlarını kendi dilinde kaleme alması direniş kültürünü benimsemesindendir.


Sadece dili ile değil seçtiği konularla da direnişi sürdüren Tayeb Salih'in Afrikalı veya Afrikalı Arap olarak toplumsal, dini ve politik kimliğini sergilediği romanları Batı'da ses getirmiş, pek çok dile çevrilmiştir. Kısa hikâyeleri modern Arap edebiyatının en iyileri arasında sayılan Salih'in "Urs al Zayn" ("Zeyn'in Düğünü") romanından uyarlanan Arapça film 1976 yılında Cannes Film Festivali'nde ödüllendirilmiştir. 1966 yılında Beyrut'ta yayımlanan Kuzeye Göç Mevsimi 2001 yılında Arap Edebiyatı Akademisi tarafından 20.yüzyılın en önemli romanı ilan edilmiştir.


Batı literatürüne olduğu kadar klasik Arap yazınına, İslam ve Tasavvuf literatürüne de hâkim bir yazarın Doğu-Batı sorununa bakışını yansıtan Kuzeye Göç Mevsimi, yoksul bir Sudan köyündeki basit yaşamı, köy halkı arasındaki karmaşık ilişkileri, geleneklerin boğucu baskısını ve bütün bunlarla çevrili bireyin özgürlük arayışını anlatıyor; yedi yıl Avrupa'da eğitim görüp Sudan'a, Nil kıyısındaki köyüne dönen anlatıcının, köyde tanıştığı Mustafa Said'in, Said'in karısı Hasna'nın ve Sudan'ın hikâyesini...


Bu kısa romanın görünürdeki hikâyesinden çok daha derin göndermeleri ve yananlamları var. Edward Said Kültürel Emperyalizm adlı incelemesinde Tayeb Salih'in kurgusunun son derece bilinçli bir şekilde Joseph Conrad'ın Karanlığın Yüreği romanını izlediğini ve tersine çevirdiğini söyler. Kuzey'den Güney'e, Güney'den Kuzey'e olan müdahale ve geçişler, Conrad'ın çizdiği sömürgeci gidiş-geliş yörüngesini genişletip kabarıklaştırır. Salih sömürgeci edebiyatın kendine mal ettiği kurgusal toprakları gerçek sahipleri adına geri istemekle kalmaz, Conrad'ın görkemli düzyazısında boğulup kalmış farklılıkları ve bunların imgesel sonuçlarını da dile getirir.


Kuzeye Göç Mevsimi sömürgecilik deneyiminden geçmiş bir Üçüncü Dünya ülkesindeki kültürel değişim ve kimlik meselesi üzerine kurulu yakıcı bir roman.


Bir kelebeğin kanatları kadar narin ve hüzünlü.

Karanlıktaki bir bıçak kadar tehditkâr ve korku verici.


Neil Gaiman, sarsıcı eseri Yolun Sonundaki Okyanus'ta, insanı insan yapan tüm duyguları ortaya çıkarmakla kalmayıp, okurlarını onları çevreleyen karanlıklardan korunmaları için geçmişin sığınağına davet ediyor.


Hikâye, kahramanımızın çocukluğuna dönmesi ve evinin yanındaki gölün aslında bir okyanus olduğunu iddia eden Lettie Hempstock'a dair anılarının canlanmasıyla başlıyor. Bu andan sonra; küçük bir çocuğun fazlasıyla ürkütücü, garip ve tehlikelerle dolu geçmişine doğru bir kapı açılıyor.


Artık, yolun sonunda neyle karşılaşacağını kahramanımız da bilmiyor…




"Hırsıza Her Gün Bayram bir romancık, bir seyahatname ve hırsızlık yöntemlerinin uzun bir listesi. Nijerya'nın sosyal normlarının tetkiki, bir yabancının ağıtı, bir fotoğraf albümü. Cole'un böyle bir şeyi başarması bile tek başına övgüye değer. Bu kitabın bir ilk kitap olması ise yalnızca olağanüstü."

-The A.V. Club-


"Öykücülük ve mekân, sürgün ve dönüş üzerine aydınlatıcı bir deneme… olağanüstü."

-San Francisco Chronicle-


 "[Teju] Cole, Baudelaire'in izinden giderek yürüyüşçü kent gezginleri geleneğini sürdürüyor. Alfred Kazin, Joseph Mitchell, J. M. Coetzee ve sıklıkla karşılaştırıldığı W. G. Sebald gibi Cole da edebiyata zamanın ruhuna uygun kendi has üslubunu katmakta."

-The Boston Globe-


"Canlı, etkileyici... Cole parçalı bir anlatı, bir tefrika dizisi kuruyor ve yankılanmaya bırakıyor."

- The New York Times Book Review-


"Oldukça çekici… [Hırsıza Her Gün Bayram] hem dünyanın en canlı şehirlerinden birine hayat veriyor, hem de yaşaması en sinir bozucu ve zor yerlerden birine ağıt yakıyor. Ayrıca dağılmış bir aile ve gergin bir eve dönüş öyküsü anlatılıyor -anlatıcı on beş yıldır evinden uzaklardadır ve bir zamanlar yuvası olan bir yerde gezinmeyi yeniden öğrenmesi gerekir."

-NPR-


"[Hırsıza Her Gün Bayram]'ın basılması sayesinde [Teju Cole]'un hayata, sevgiye, sanata dair araya sıkıştırdığı incelikli gözlemler, kitabı bitirdiğinizde kendinizi daha zengin ve kendi gerçekliğinizle daha uyumlu hissetmenizi sağlıyor."

-Dinaw Mengestu, The Atlantic-

ŞARKI / TÜRKÜ DENİNCE:
https://www.youtube.com/watch?v=HNPwLTlNx68

Şu Dağlarda Kar Olsaydım
Ahmet Kaya / (Söz:Yusuf Hayaloğlu)

Şu dağlarda kar olsaydım, olsaydım
Bir asi rüzgâr olsaydım, olsaydım
Arar bulur muydun beni, beni
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?

Arar bulur muydun beni, beni
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Arar bulur muydun beni, beni
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?

Şu yangında har olsaydım, olsaydım
Ağlayıp bizar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım

Şu bozkırda han olsaydım, olsaydım
Yıkık, perişan olsaydım, olsaydım
Yine sever miydin beni, beni
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Yine sever miydin beni, beni
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Yine sever miydin beni, beni
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?

Şu yarada kan olsaydım, olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım, olsaydım
Bu Dünya'da yerim yokmuş, yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Bu Dünya'da yerim yokmuş, yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Bu Dünya'da yerim yokmuş, yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım

----------------------------------
Sevme Zamanı
Oya & Bora

Al aşkım beni yanına dalmışım sarhoşluğuna
Bir ömrü senle aşalım al uçur beni sonsuza
Kaybetmek varsa ne çıkar
Aşkta yer yok hiç korkuya

Öyle günler var ki baştan sonu gelmiş
Böyle istenmiş sen yaşamalısın
Ayrılık beter ölümden tanrı yazmasın
Aşkımı benden kimse ayırmasın

Biz dünyayı çok sevdik ölüm bizden uzak olsun
Aşık olduk yüreklendik kader bizden yana dursun
Hasretliği çektirme Tanrım gözümüz yollarda kalmasın

Ne istersen al götür ama sevda bize aşk bize kalsın
Al canım beni yanına sevgiye çoktan acıktım
Sen miydin kaderden yana işte ben de sana düştüm
Kaybetmek varsa ne çıkar aşkta yer yok hiç korkuya







Cebimde yoktu ! Yüreğimden verdim.Nazım Hikmet Ran

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder