ŞİİR
DENİNCE:
Azizim,
güzel atlar güzel şiirler gibidirler
Öldükten
sonra da tersine yarışırlar, vesselam!
-Ece
Ayhan
|
Henüz vakit varken, gülüm,
Paris yanıp yıkılmadan,
henüz vakit varken, gülüm,
yüreğim dalındayken henüz,
ben bir gece, şu Mayıs
gecelerinden biri
Volter Rıhtımı'nda dayayıp
seni duvara
öpmeliyim ağzından
sonra dönüp yüzümüzü
Notrdam'a
çiçeğini seyretmeliyiz
onun,
birden bana sarılmalısın,
gülüm,
korkudan, hayretten,
sevinçten
ve de sessiz sessiz
ağlamalısın,
yıldızlar da çiselemeli
incecikten bir yağmurla
karışarak.
-Nazım Hikmet
canımız yanmasın diye
canımız yanmasın diye
keşkelerle yaşamayı
göze aldık hep nedense
-Gürkan Kesici
Mermer bir kayıkla geri döndük
diğer yarısına acının,
usulca çekildi deniz,
son bulduk, yenildik.
-Kaan İnce
Dün bir kuştum neşeli
Hatta deli
Düşüncem yoktu
Her şey benimdi o zaman
...
-Pembe Marmara
Denize yağan yağmur gibiyim
Sana yağdıktan sonra,
denizim
-Turgay Sadak
kentin baskısı kaldı bize
ve ışıkları trafiğin ya da
kazası
karşıdan karşıya geçerken
eli bırakılan çocuklardık
sonra hangi tarafa geçsek
karşıda kaldık!
-Zafer Ekin Karabay
Nosebo Effect
https://www.youtube.com/watch?time_continue=18&v=mWEI1gNOMWI
PAYLAŞIMLAR:
https://www.youtube.com/watch?time_continue=18&v=mWEI1gNOMWI
KİTAP
DENİNCE:
|
Afrika ve Arap edebiyatının en en önemli
yazarlarından Tayeb Salih, 1929 yılında Sudan'da doğdu. Hartum
Üniversitesi'nde eğitim gördükten sonra, Kuzeye Göç Mevsimi'nin kahramanı
gibi, İngiltere'ye gitti. BBC'nin Arapça bölümünü yönetti, ardından UNESCO'da
çalıştı. Çok iyi İngilizce bilmesine rağmen romanlarını kendi dilinde kaleme
alması direniş kültürünü benimsemesindendir.
Sadece dili ile değil seçtiği konularla da direnişi
sürdüren Tayeb Salih'in Afrikalı veya Afrikalı Arap olarak toplumsal, dini ve
politik kimliğini sergilediği romanları Batı'da ses getirmiş, pek çok dile
çevrilmiştir. Kısa hikâyeleri modern Arap edebiyatının en iyileri arasında
sayılan Salih'in "Urs al Zayn" ("Zeyn'in Düğünü")
romanından uyarlanan Arapça film 1976 yılında Cannes Film Festivali'nde
ödüllendirilmiştir. 1966 yılında Beyrut'ta yayımlanan Kuzeye Göç Mevsimi 2001
yılında Arap Edebiyatı Akademisi tarafından 20.yüzyılın en önemli romanı ilan
edilmiştir.
Batı literatürüne olduğu kadar klasik Arap yazınına,
İslam ve Tasavvuf literatürüne de hâkim bir yazarın Doğu-Batı sorununa
bakışını yansıtan Kuzeye Göç Mevsimi, yoksul bir Sudan köyündeki basit
yaşamı, köy halkı arasındaki karmaşık ilişkileri, geleneklerin boğucu
baskısını ve bütün bunlarla çevrili bireyin özgürlük arayışını anlatıyor;
yedi yıl Avrupa'da eğitim görüp Sudan'a, Nil kıyısındaki köyüne dönen
anlatıcının, köyde tanıştığı Mustafa Said'in, Said'in karısı Hasna'nın ve
Sudan'ın hikâyesini...
Bu kısa romanın görünürdeki hikâyesinden çok daha
derin göndermeleri ve yananlamları var. Edward Said Kültürel Emperyalizm adlı
incelemesinde Tayeb Salih'in kurgusunun son derece bilinçli bir şekilde
Joseph Conrad'ın Karanlığın Yüreği romanını izlediğini ve tersine çevirdiğini
söyler. Kuzey'den Güney'e, Güney'den Kuzey'e olan müdahale ve geçişler,
Conrad'ın çizdiği sömürgeci gidiş-geliş yörüngesini genişletip
kabarıklaştırır. Salih sömürgeci edebiyatın kendine mal ettiği kurgusal
toprakları gerçek sahipleri adına geri istemekle kalmaz, Conrad'ın görkemli
düzyazısında boğulup kalmış farklılıkları ve bunların imgesel sonuçlarını da
dile getirir.
Kuzeye Göç Mevsimi sömürgecilik deneyiminden geçmiş
bir Üçüncü Dünya ülkesindeki kültürel değişim ve kimlik meselesi üzerine
kurulu yakıcı bir roman.
|
|
Bir kelebeğin kanatları kadar narin ve hüzünlü.
Karanlıktaki bir bıçak kadar tehditkâr ve korku
verici.
Neil Gaiman, sarsıcı eseri Yolun Sonundaki
Okyanus'ta, insanı insan yapan tüm duyguları ortaya çıkarmakla kalmayıp,
okurlarını onları çevreleyen karanlıklardan korunmaları için geçmişin
sığınağına davet ediyor.
Hikâye, kahramanımızın çocukluğuna dönmesi ve evinin
yanındaki gölün aslında bir okyanus olduğunu iddia eden Lettie Hempstock'a
dair anılarının canlanmasıyla başlıyor. Bu andan sonra; küçük bir çocuğun
fazlasıyla ürkütücü, garip ve tehlikelerle dolu geçmişine doğru bir kapı
açılıyor.
Artık, yolun sonunda neyle karşılaşacağını
kahramanımız da bilmiyor…
|
|
"Hırsıza Her Gün Bayram bir romancık, bir
seyahatname ve hırsızlık yöntemlerinin uzun bir listesi. Nijerya'nın sosyal
normlarının tetkiki, bir yabancının ağıtı, bir fotoğraf albümü. Cole'un böyle
bir şeyi başarması bile tek başına övgüye değer. Bu kitabın bir ilk kitap
olması ise yalnızca olağanüstü."
-The A.V. Club-
"Öykücülük ve mekân, sürgün ve dönüş üzerine
aydınlatıcı bir deneme… olağanüstü."
-San Francisco Chronicle-
"[Teju]
Cole, Baudelaire'in izinden giderek yürüyüşçü kent gezginleri geleneğini
sürdürüyor. Alfred Kazin, Joseph Mitchell, J. M. Coetzee ve sıklıkla
karşılaştırıldığı W. G. Sebald gibi Cole da edebiyata zamanın ruhuna uygun
kendi has üslubunu katmakta."
-The Boston Globe-
"Canlı, etkileyici... Cole parçalı bir anlatı,
bir tefrika dizisi kuruyor ve yankılanmaya bırakıyor."
- The New York Times Book Review-
"Oldukça çekici… [Hırsıza Her Gün Bayram] hem
dünyanın en canlı şehirlerinden birine hayat veriyor, hem de yaşaması en
sinir bozucu ve zor yerlerden birine ağıt yakıyor. Ayrıca dağılmış bir aile
ve gergin bir eve dönüş öyküsü anlatılıyor -anlatıcı on beş yıldır evinden
uzaklardadır ve bir zamanlar yuvası olan bir yerde gezinmeyi yeniden
öğrenmesi gerekir."
-NPR-
"[Hırsıza Her Gün Bayram]'ın basılması
sayesinde [Teju Cole]'un hayata, sevgiye, sanata dair araya sıkıştırdığı
incelikli gözlemler, kitabı bitirdiğinizde kendinizi daha zengin ve kendi
gerçekliğinizle daha uyumlu hissetmenizi sağlıyor."
-Dinaw Mengestu, The Atlantic-
|
ŞARKI
/ TÜRKÜ DENİNCE:
https://www.youtube.com/watch?v=HNPwLTlNx68
Şu Dağlarda Kar Olsaydım
Ahmet Kaya / (Söz:Yusuf Hayaloğlu)
Şu dağlarda kar olsaydım, olsaydım
Bir asi rüzgâr olsaydım, olsaydım
Arar bulur muydun beni, beni
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Arar bulur muydun beni, beni
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Arar bulur muydun beni, beni
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Şu yangında har olsaydım, olsaydım
Ağlayıp bizar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Şu bozkırda han olsaydım, olsaydım
Yıkık, perişan olsaydım, olsaydım
Yine sever miydin beni, beni
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Yine sever miydin beni, beni
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Yine sever miydin beni, beni
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Şu yarada kan olsaydım, olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım, olsaydım
Bu Dünya'da yerim yokmuş, yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Bu Dünya'da yerim yokmuş, yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Bu Dünya'da yerim yokmuş, yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Al aşkım beni yanına dalmışım sarhoşluğuna
Bir ömrü senle aşalım al uçur beni sonsuza
Kaybetmek varsa ne çıkar
Aşkta yer yok hiç korkuya
Öyle günler var ki baştan sonu gelmiş
Böyle istenmiş sen yaşamalısın
Ayrılık beter ölümden tanrı yazmasın
Aşkımı benden kimse ayırmasın
Biz dünyayı çok sevdik ölüm bizden uzak olsun
Aşık olduk yüreklendik kader bizden yana dursun
Hasretliği çektirme Tanrım gözümüz yollarda kalmasın
Ne istersen al götür ama sevda bize aşk bize kalsın
Al canım beni yanına sevgiye çoktan acıktım
Sen miydin kaderden yana işte ben de sana düştüm
Kaybetmek varsa ne çıkar aşkta yer yok hiç korkuya
Ahmet Kaya / (Söz:Yusuf Hayaloğlu)
Şu dağlarda kar olsaydım, olsaydım
Bir asi rüzgâr olsaydım, olsaydım
Arar bulur muydun beni, beni
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Arar bulur muydun beni, beni
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Arar bulur muydun beni, beni
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Sahipsiz mezar olsaydım, olsaydım?
Şu yangında har olsaydım, olsaydım
Ağlayıp bizar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Belki yaslanırdın bana, bana
Mahpusta duvar olsaydım, olsaydım
Şu bozkırda han olsaydım, olsaydım
Yıkık, perişan olsaydım, olsaydım
Yine sever miydin beni, beni
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Yine sever miydin beni, beni
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Yine sever miydin beni, beni
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Simsiyah duman olsaydım, olsaydım?
Şu yarada kan olsaydım, olsaydım
Dökülüp ziyan olsaydım, olsaydım
Bu Dünya'da yerim yokmuş, yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Bu Dünya'da yerim yokmuş, yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Bu Dünya'da yerim yokmuş, yokmuş
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
Keşke bir yalan olsaydım, olsaydım
----------------------------------
Sevme Zamanı
Oya & Bora Al aşkım beni yanına dalmışım sarhoşluğuna
Bir ömrü senle aşalım al uçur beni sonsuza
Kaybetmek varsa ne çıkar
Aşkta yer yok hiç korkuya
Öyle günler var ki baştan sonu gelmiş
Böyle istenmiş sen yaşamalısın
Ayrılık beter ölümden tanrı yazmasın
Aşkımı benden kimse ayırmasın
Biz dünyayı çok sevdik ölüm bizden uzak olsun
Aşık olduk yüreklendik kader bizden yana dursun
Hasretliği çektirme Tanrım gözümüz yollarda kalmasın
Ne istersen al götür ama sevda bize aşk bize kalsın
Al canım beni yanına sevgiye çoktan acıktım
Sen miydin kaderden yana işte ben de sana düştüm
Kaybetmek varsa ne çıkar aşkta yer yok hiç korkuya
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder