MAVİ RANDEVU
Mavi bir elbiseyle
gelmiştin, gökyüzü maviydi..
Getirdiğin rüzgarla ev kokuyordun..
Kolun koluma değiyordu, omzun omzuma..
Mendilin maviydi, gökyüzü maviydi..
Bin dokuz yüz kırk iki
baharıydı
Bahçeli pencereler
önünde geziyorduk,
Gözlerimiz buluşuyordu, ürperiyordum
Gökyüzü maviydi, mendilin maviydi
Sıcak nefesin yüzüme
değiyordu
"Evlenebilir miyiz" diye
sormuştum,
Yürüyüşün değişmiş, yüzün penbeleşmişti;
Mavi elbiseler içindeydin, gökyüzü maviydi.
Elini elime verdin,
ayrılıyorduk,
Gözlerin gözlerimde, dudakların ıslak,
"Sık sık konuşalım" demiştin;
gittin..
Mendilin maviydi, gökyüzü maviydi..
-CELAL SILAY
|
|
-ŞÜKRÜ ERBAŞ
|
PAYLAŞIMLAR:
Dünya da herşeyle alay
edilir, şaka yapılır ama şiirle asla!
Sait Faik vapurları çok
sever. Bindiği vapurlar kadar kaçırdığı vapurları da sever.
Beşiktaş’tan Kadıköy’e
yapılan vapur yolculuğu, dünya üzerindeki en güzel şehiriçi yolculuklardan
biridir.
Mutluluk gecenin ucundaki
ilk maviliği, bir vapur güvertesinden seyretmektir. -Haldun Taner
Madem sevmeyecektiniz;
sevişmeyecektiniz bu şehirleri nye kurdunuz. – Sait Faik Abasıyanık
Daha yolun başındayız ama
menzil kadar yol da güzel.
Ölüm gideceği yere
varmadan evvel önce sıkıntısını gönderirmiş.
Senin bu kadar mutlu
olmana ancak senden bir ey almaya hazırlandıkları zaman izin verirlerç -Khaled
Hosseini – Uçurtma Avcısı
İnsanın kişiliği bir kaya
gibi sağlam olmalıdır, çünkü her şey onun üzerine bina ediliyor.
İyilik demek kimseye
kötülüğü dokunmamak değil, kötülük yapacak cevheri içinde taşımamak demektir.
-Sabahattin Ali
Kazanmayla kaybetmenin
birbiriyle kardeş olduğunu anlamakla herşeyin değişeceğine inananlardanım.
Şu dakikadan sonra, ne ben
“Gel” derim; ne de sen gelirsin canımın içi…
Dikene rağmen değil,
dikeni ile sevmek marifet.
Hayat zorluklarla dolu, o
yüzden kavganızı doğru seçin ve hatayı sürekli başkalarında bulup sıvışmayın.
Abraham Lincoln’e “ideal
bacak boyu ne kadar olmalıdır?” diye sorduklarında yalın bir cevap vermis:
“Yere ulaşmaya yetecek kadar.”
Hayat aldığınız nefeslerin
toplamı değildir, nefesinizi kesen anların toplamıdır.
Roman oder Novella?
Circumference Adjustment:
Etrafın Ayarlanması
O küçük bir portakal ağacıydı
O ağacı kimse sevmemişti
O ağaç kimsenin dikkatini çekmemişti
O ağaç kimsenin dikkatini çekmemişti
O ağacın altından kimse geçmemişti
O ağacın gölgesinde kimse serinlememişti
O ağacın güzelliğini kimse görmemişti
O ağacın altında kimse uyumamıştı
O ağaçtan kimse portakal kopartmamıştı
Zaten öyle bir ağaçta yoktu, portakalda.
“Susarak edindiğin güvenli ve ortalama hayatına duacı ol” diyor coğrafyamız. Türkiye’de her şeyden korkuluyor ama ortalama olmaktan korkulmuyor.
Çok gezen tavuk ayağında bok getirir. / Çok gezen tavuk aç kalmaz.
İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş. “Sadece at kayıp” deyin, “Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”
Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmiş ve at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ithiyara gidip özür dilemişler. “Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.”
“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.”
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ancak içlerinden “Bu ihtiyar sahiden saf” diye geçirmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini sağlayan oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.
“O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağını asla bilemezsiniz”
Birkaç hafta sonra düşmanlar hanedanlığa çok büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere gönderme emrini vermiş. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…”
“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.”
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:
“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
Lao Tzu
KİTAP DENİNCE:
ŞARKI / TÜRKÜ DENİNCE:
https://www.youtube.com/watch?v=3SfSQ3lQmJw
Lily was here - Candy Dulfer / Dave Stewart
https://www.youtube.com/watch?v=4O_YMLDvvnw
Gary Moore - Still Got The Blues
FİLM DENİNCE:
O ağacın gölgesinde kimse serinlememişti
O ağacın güzelliğini kimse görmemişti
O ağacın altında kimse uyumamıştı
O ağaçtan kimse portakal kopartmamıştı
Zaten öyle bir ağaçta yoktu, portakalda.
“Susarak edindiğin güvenli ve ortalama hayatına duacı ol” diyor coğrafyamız. Türkiye’de her şeyden korkuluyor ama ortalama olmaktan korkulmuyor.
Çok gezen tavuk ayağında bok getirir. / Çok gezen tavuk aç kalmaz.
------------------------
Köyün birinde bir yaşlı adam varmış. Çok fakirmiş ama Kral bile onu kıskanırmış. Öyle dillere destan bir beyaz atı varmış ki, Kral bu at için ihtiyara büyük bir servet teklif etmiş ama adam satmaya yanaşmamış. “Bu at, sadece bir at değil benim için; bir dost. insan dostunu satar mı?” demiş. Bir sabah kalkmışlar ki, at yok. Köylü ihtiyarın başına toplanmış: “Seni ihtiyar bunak, bu atı sana bırakmayacakları, çalacakları belliydi. Krala satsaydın, ömrünün sonuna kadar beyler gibi yaşardın. Şimdi ne paran var, ne de atın” demişler. İhtiyar: “Karar vermek için acele etmeyin” demiş. “Sadece at kayıp” deyin, “Çünkü gerçek bu. Ondan ötesi sizin yorumunuz ve verdiğiniz karar. Atımın kaybolması, bir talihsizlik mi, yoksa bir şans mı? Bunu henüz bilmiyoruz. Çünkü bu olay henüz bir başlangıç. Arkasının nasıl geleceğini kimse bilemez.”
Köylüler ihtiyara kahkahalarla gülmüşler. Aradan 15 gün geçmiş ve at bir gece ansızın dönmüş. Meğer çalınmamış, dağlara gitmiş. Dönerken de, vadideki 12 vahşi atı peşine takıp getirmiş. Bunu gören köylüler toplanıp ithiyara gidip özür dilemişler. “Babalık” demişler, “Sen haklı çıktın. Atının kaybolması bir talihsizlik değil adeta bir devlet kuşu oldu senin için, şimdi bir at sürün var.”
“Karar vermek için gene acele ediyorsunuz” demiş ihtiyar. “Sadece atın geri döndüğünü söyleyin. Bilinen gerçek sadece bu. Ondan ötesinin ne getireceğini henüz bilmiyoruz.”
Köylüler bu defa açıkça ihtiyarla dalga geçmemişler ancak içlerinden “Bu ihtiyar sahiden saf” diye geçirmişler. Bir hafta geçmeden, vahşi atları terbiye etmeye çalışan ihtiyarın tek oğlu attan düşmüş ve ayağını kırmış. Evin geçimini sağlayan oğul şimdi uzun zaman yatakta kalacakmış. Köylüler gene gelmişler ihtiyara. “Bir kez daha haklı çıktın” demişler. “Bu atlar yüzünden tek oğlun, bacağını uzun süre kullanamayacak. Oysa sana bakacak başkası da yok. Şimdi eskisinden daha fakir, daha zavallı olacaksın” demişler. İhtiyar “Siz erken karar verme hastalığına tutulmuşsunuz” diye cevap vermiş.
“O kadar acele etmeyin. Oğlum bacağını kırdı. Gerçek bu. Ötesi sizin verdiğiniz karar. Ama acaba ne kadar doğru. Hayat böyle küçük parçalar halinde gelir ve ondan sonra neler olacağını asla bilemezsiniz”
Birkaç hafta sonra düşmanlar hanedanlığa çok büyük bir ordu ile saldırmış. Kral son bir ümitle eli silah tutan bütün gençleri askere gönderme emrini vermiş. Köye gelen görevliler, ihtiyarın kırık bacaklı oğlu dışında bütün gençleri askere almışlar. Köyü matem sarmış. Çünkü savaşın kazanılmasına imkân yokmuş, giden gençlerin ya öleceğini ya da esir düşeceğini herkes biliyormuş.
Köylüler, gene ihtiyara gelmişler. “Gene haklı olduğun kanıtlandı” demişler. “Oğlunun bacağı kırık ama hiç değilse yanında. Oysa bizimkiler, belki asla köye dönemeyecekler. Oğlunun bacağının kırılması, talihsizlik değil, şansmış meğer…”
“Siz erken karar vermeye devam edin” demiş, ihtiyar. “Oysa ne olacağını kimseler bilemez. Bilinen bir tek gerçek var. Benim oğlum yanımda, sizinkiler askerde. Ama bunların hangisinin talih, hangisinin şanssızlık olduğunu sadece Allah biliyor.”
Lao Tzu, öyküsünü şu nasihatla tamamlamış:
“Acele karar vermeyin. Hayatın küçük bir dilimine bakıp tamamı hakkında karar vermekten kaçının. Karar; aklın durması halidir. Karar verdiniz mi, akıl düşünmeyi, dolayısı ile gelişmeyi durdurur. Buna rağmen akıl, insanı daima karara zorlar. Oysa gezi asla sona ermez. Bir yol biterken yenisi başlar. Bir kapı kapanırken, başkası açılır. Bir hedefe ulaşırsınız ve daha yüksek bir hedefin hemen oracıkta olduğunu görürsünüz.”
Lao Tzu
Puantalizm (Noktacılık) –
Çağatay Odabaş – Filmlerden unutulmayan kareler
One Love - Bob Marley
Sistine
Şapeli – Mikelanj’ın Resimleri
Hubble'dan arketipik
sarmal galaksi fotoğrafı
KİTAP DENİNCE:
|
Amerikan Edebiyatı'nın kelime sihirbazı olarak
tanımlanan King, bu eserinde bizlere dört uzun korku hikâyesi sunuyor.
King'in hikâyelerinin her biri, insan doğası ve bilinçaltının karanlık
köşelerinde gizlenen, yüzleşemediğimiz korkuları kaşıyarak tüm duyularımızı
alarma geçiriyor. King'in roman kurgusu içinde uygulamaktan vazgeçmediği,
olay eşliğinde sürdürdüğü detaycılığı korku ve gerilim ro-manlarını seven
okurların keyfini katmerliyor.
Gece Yarısını Dört Geçe'de; Umacılar: Bir jetin
içindeki bazı yolcuların zaman yırtılması içinde kaybolmaları, Gizli Pencere
Gizli Bahçe: Bir yazarın ve onu kendi eserini çalmakla suçlayan bir
psikopatın haklılıklarını kanıtlamak için gösterdikleri çaba, Kütüphane
Polisi: Aldığı kitapları geri vermeyi unutan orta yaşlı bir işadamı ile
hayatı emen şeytani bir varlık olan kütüphaneci arasındaki mücadele, Güneş
Köpeği: 15 yaşındaki bir çocuğun doğum gününde hediye edilen bir fotoğraf
makinesiyle çektiği her karede görünen korkunç ve kötü bir köpekle yaşadığı
ürkütücü mücadele anlatılıyor.
|
|
1971'den beri okunan bir öykü kitabı "Parasız
Yatılı". Füruzan'ın çağdaş bir klasiği...
"Füruzan, sıcak, acılı, yer yer insanın içine
işleyen anlatımıyla, toplumumuzdan çok iyi tanıdığı kesitler veriyor bize.
Çok yazmasına karşın yavanlığa düşmemesinin nedenini, el atmış olduğu
çevreyi, bu çevredeki insan kaynağını iyi tanıyor olmasıyla
açıklayabiliriz."
|
|
Sokak lambasının aydınlattığı girişte, gemi
tarifesinin yanında asılı olan semt haritası dikkatimi çekti. Kırmızı bir
noktanın yanında “Buradasınız” yazılıydı. Ağır ceza reisinin titreyen
parmaklarıyla bu kırmızı noktaya dokunduğunu, “Buradayım ama burası neresi?”
diye mırıldandığını duyar gibi oldum.
Mevsimlerin hızla değiştiği, hayatın akıp geçtiği
bir kış gecesi kaybolan yaşlı komşusunu aramaya çıkan bir adam, yaşadığı
mahallenin bildik sokaklarında tekinsiz bir yolculuğa sürüklenir. “78
Nova”nın kadife koltuklarından üniversitenin gizli dehlizlerine, zifirî
karanlıktaki bir heykel sergisinden kendi filmini çekenlerin açık hava
sinemasına, eski bir sarayın bahçesinden bağlar arasındaki hayal evine ve
nihayet yeraltındaki metro inşaatından ölüm kuyularına uzanan bu yolculukta
kahramanımız hem yol boyunca karşılaştığı insanların hikâyelerinin bir
parçası olacak hem de yaşlı komşusunun kim olduğunu öğrenecektir.
Murat Gülsoy, sıradan hayatların ardına gizlenen
karanlığı, on yıllarca saklanan derin korkuları, yaşlı kalplere gömülmüş
hüzünlü aşkları, başkalarının aynasında kendi benliğiyle yüzleşmeyi
fantastik, yer yer grotesk bir arayış hikâyesine sığdırırken sırlarla dolu
geçmişin kapısını cesaretle aralıyor.
Ve Ateş Bizi Tüketiyor… Gecenin içinde dolananların,
gecede kaybolanların romanı…
|
ŞARKI / TÜRKÜ DENİNCE:
https://www.youtube.com/watch?v=3SfSQ3lQmJw
Lily was here - Candy Dulfer / Dave Stewart
https://www.youtube.com/watch?v=4O_YMLDvvnw
Gary Moore - Still Got The Blues
Still Got The Blues
Used to be so easy to give my heart away. But I found out the hard way, there's a price you have to pay. I found out that love was no friend of mine. I should have known time after time. So long, it was so long ago, but I've still got the blues for you. Used to be so easy to fall in love again. But I found out the hard way, it's a road that leads to pain. I found that love was more than just a game. You're playin' to win, but you lose just the same. So long, it was so long ago, but I've still got the blues for you. So many years since I've seen your face. Here in my heart, there's an empty space where you used to be. So long, it was so long ago, but I've still got the blues for you. Though the days come and go, there is one thing I know. I've still got the blues for you. |
Hala dertli
Eskiden kalbimi vermek çok kolaydı
Ama zor yoldan keşfettim Ödemek zorunda olduğun bir bedel olduğunu Fark ettim ki aşk benim arkadaşım değildi Bunca zamandan sonra bilmeliydim Çok uzun,çok uzun zaman önceydi Ama hala senin için dertleniyorum.
Eskiden çok kolaydı tekrar aşık olmak
Ama zor yoldan keşfettim Bu acıya yönelten bir yol Aşkın sadece bir oyundan daha fazlası olduğunu buldum Kazanmak için oynuyorsun ama aynı şekilde kaybediyorsun
Çok uzun,çok uzun zaman önceydi
Ama hala senin için dertleniyorum. Yüzünü gördüğümden beri uzun yıllardır Tam kalbimde,boş bir yer var Eskiden olduğun yerde
Çok uzun,çok uzun zaman önceydi
Ama hala senin için dertleniyorum Günler gelip geçerken Bildiğim tek şey var Hala senin için dertleniyorum. |
FİLM DENİNCE:
|
There Will Be
Blood / Kan Dökülecek
Yönetmen Paul Thomas
Anderson
Oyuncular: Daniel
Day-Lewis, Paul Dano, Dillon Freasier
Tür Dram
Kan Dökülecek'te, Daniel
Plainview, 1900'lü yılların başlarında ıssız bir bölgede, petrol arama
çalışmalarını sürdüren bir şirketin sahibidir. Daha fazlasına sahip olmak
isteyen bu hırslı adamın hayattaki tek varlığı küçük oğludur. Petrol
buldukları bu bölgeyi yörenin yerlilerinin izniyle arama iznini satın alan
adam hırsın götürdüklerine tanık olacak, diğer yandan ise kasabanın gencecik
rahibinin yaşantısındaki hırs faktörü de Daniel'da olduğu gibi, sahip olduğu
yegane şeyi mahvedecektir.
Genç yönetmenler kuşağının
en yetenekli isimlerinden biri olan, genç yaşında 'Magnolia', 'Boogie Nights'
ve 'Punch Drunk Love' gibi kült filmlere imza atan Paul Thomas Anderson'ın en
ses getiren filmi olan iki Oscar ödüllü Kan Dökülecek, 2000'li yılların en
büyük sinema olaylarından biriydi.
|
|
The Reader / Okuyucu
Yönetmen Stephen Daldry
Oyuncular: Kate Winslet,
Ralph Fiennes, David Kross
Tür Dram
II. Dünya Savaşı ertesi,
Almanya. Michael adlı genç, kendisinin yaşça iki katı büyük olan Hanna
Schmitz’e aşık olmuştur. Gizli bir ilişki götüren ikilinin aşkı Hanna’nın bir
gün ortadan kaybolmasıyla biter.
Aradan 8 yıl geçmiştir ve
hukuk okuyan Michael savaş suçları mahkemesinde gözlemcilik yapıyordur ve bir
gün sanık sandalyesinde Hanna’yı görür. Mahkeme’de Hanna’nın geçmişi ortaya
dökülürken, Michael ikisinin de hayatını değiştirecek bir sırrı ortaya
çıkarır.
Kate Winslet, bu rolüyle
Altın Küre Ödülleri ’nde En İyi Yardımcı Kadın , Akademi Ödülleri ’nde En İyi
Kadın ödüllerinin sahibi oldu.
|
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder