30 Kasım 2020 Pazartesi

Eşşeği bol olan yerin semercisi sarayda yaşarmış.

 Blues

Yağmurdan kaçarken taşa tutuldum

Dönüp bakamadım bile

Şimdi kendi içine yağan bir bulutum

Kağıtlar yeşeriyor toprak yerine

 

Saçlarımı uzattım, aynayı kırdım

Deri ceketimi çıkardım sandıktan

Cebimde 20 yıl önceki sevgilimin resmi

O mu büyüdü, ben mi yaşlandım?

 

Gümüş tabakamı, köstekli saatimi

Bir blues ritmiyle kullanıyorum

Her sabah yeniden uyansam da

Naftalinli bir gençlik bu yaşadığım

 

İpsiz ruhum, sarsak, serseri

Otobanlarda sırtında heybesiyle

Cafelerde tuborg bira ve patates cipsiyle

Durdun bir yerde, çağını bekliyorsun

-Ahmet Erhan

 

---------------------------------------

Yalnız kalacak kadar haklı olma.

 

Suriyeli müzisyenlerin mülteci makamı: “Kıyılarınıza, kumsala, plajlarınıza cesetlerimiz vurduysa, özür dileriz.”

 

Hiç kimse ilk dizeyi yazmadan bir şiiri bitiremez.

 

Herkes uyurken uyanık olma da bir güçtür ama yapayalnız…

 

Emekliliğe ayrılan yakuzalar genelde kumaş pantolonun üzerine boğazlı kazak giyerler. Sumo güreşlerini izlemeye giderler.

 

Aşk olsun, ant olsun, can olsun.

 

Yalvaç kendisine kitap gönderilmiş peygamber,elçi. Isparta'nın bir ilçesi.

 

İhaneti severim ama hainlerden nefret ederim. /  

This principle is old, but true as fate, kings may love treason, but the traitor hate.

-Julius Caesar

 

Sonradan helal etmeyeceğin hiçbir şeyi ikram etme can. Çayını da, ömrünü de…

 

Maverick: Sahipsiz buzağı, damgalanmamış dana, başına buyruk tip.



Don Kişot olmak için yola çıkan pek çok insan evine Sancho Panza olarak döndü - Bir İspanyol Atasözü

 

fonda chopin çalarken şiirlerin başka güzel oluyor be…

https://www.youtube.com/watch?v=9E6b3swbnWg

 

radyo oyunlarına benzer insan hayatı

hep arkası yarın! arkası yarın! arkası yarın!

sanki hep arkalarda kalmışçasına yarın!

sanki hep arkalarda kalması gerekirmişçesine yarın

bölük pörçük yaşanırken aşklar, acılar, nefretler

başka insanların dillerinde, başka oyuncuların yeteneğinde

radyo oyunlarına benzer insan hayatı

efektler kimin elinden, seslendirenler kim, konu ne

bir dinleyici gibi oturursunuz kendi hayatınızın önüne

meraklanırsanız, heyecanlanırsınız, sinirlenirsiniz de

oysa kahramanı olduğunuz oyunda

habersizken olanlardan, olacaklardan

ağlarken ince ince siz, titrerken yarım yarım..

radyo oyunlarına benzer insan hayatı

hep

arkası yarın!

arkası yarın!

arkası yarın!

-Küçük İskender

------------------

kırk yılda bir gelişin sık sık yaşanır sensiz


“Ey dil hele alemde bir adam yoğ imiş

var ise de ehl-i dile mahrem yoğ imiş

gam çekme hakikatte eğer arif isen

farz eyle ki el’an yine alem yoğ imiş..”

 

Anlamı en kısa şekliyle şuna geliyor: Bu alemde adam gibi bir adam yok imiş, adamdan anlayan da yok imiş, gam çekme, farz et ki Nefi, dünya diye bir şey zaten hiç olmamış, yok imiş. Ahlak yoksa adam yoksa zaten dünya da yoktur. Varsın insanda olmasın.

 

“Yaşamak için ayağa kalkmamışken, yazmak için oturmak nasıl da beyhudedir.” -Henry David Thoreau

 

The world's mine oyster, which I with sword will open. -Shakespeare

19 Ağustos 2020 Çarşamba

Toplumların Saf Olmaya İhtiyaçları Var

İletişim Yayınları Dünya Edebiyatı serisinin 217. Görülmeyen Adam (Invisible Man) kitabında Ralph Ellison Afrika kökenli isimsiz bir Amerikalının Güney Carolina’da bir kolejden başlayıp Harlem’e uzanan Amerikan toplumundan ayrı düşmüş küskün bir mülteci olma hikayesini anlatıyor. Ellison bize ne düşünmemiz gerektiğini söylemiyor, olayları isimsiz kahramanın gözünden anlatmakla yetiniyor. Çok kültürlü, çok uluslu Amerika’nın derin problemine yakından şahitlik ediyoruz.

Görülmezliğini fark edinceye kadar canlı olmadığı iddiasında bir genç adam. Fonda Louis Armstrong’tan

Ne yaptım ben

Bu kadar kara

Ve bu kadar hüzünlü olmak için?

şarkısını dinliyor. Kulaklarında büyük babasının “başın aslanın ağzında yaşa onlarla uyum içinde ol ve savaşı sonuna kadar götür” sözleri.

Zengin Beyazları eğlendirmek için gözleri kapalı çoklu dövüşle başlayan kolej serüveni, Harlem’de boya fabrikasında iş bulması ile devam ediyor. Boya fabrikası “Amerika’yı Özgürlük Boyaları ile Saf Tutun” mesajı veriyor. Toplumların gerçekten saf olmaya ihtiyaçları var. Saf toplumları bulmak tarih boyunca her zaman çok ender olmuştur. Beyaz boya ile saflık kolayca sağlanabilse keşke. Biliyoruz ki insanlık belli bir yenilgi karşısında oynamaya devam ederek kazanılıyor. Saflık için birlikte çaba harcamaya devam etmeliyiz.

Kitabın kapağında siyah kültürün ve yaşamının karmaşıklığını ve çok yönlü doğasını anlatan, Harlem Rönesansı Hareketine mensup Amerikalı sanatçı Archibald J. Motley’in “The Jockey Club” eserini görüyoruz.


ARCHIBALD J. MOTLEY JR.
barbecue, 1934


15 Mayıs 2020 Cuma

Atı eyeri ile kıymet biçme - Rüzgâr yoksa dalga da yoktur.


İÇİNDE

Denizlerimiz var, güneş içinde;
Ağaçlarımız var, yaprak içinde;
Sabah akşam gider gider geliriz,
Denizlerimizle ağaçlarımız arasında,
Yokluk içinde.


Orhan Veli Kanık
( 1914 - 1950 )



----------------------------------

Cam cama değil can cana.

Dervişin başı bitten paçası itten kurtulmazmış.

Ahilikte yamak, çırak, kalfa ve usta hiyerarşisi vardır.


Erasmus 1550’lerde şöyle der, yan bakış şeytanlaştırır. Bir güvercin bir sincap’ın gözleri yandadır, onların ki yan bakış değil, simaları öyle, fıtratları gereği, tedirgin ürkek halleri  sevimli görünür.

Ancak farenin gözleri ne öndedir ne yanda, ne öne ne yana, bir açı sıkıntısı, evrensel bir tiksinti yaratır, portre ressamının meslek sırrıdır bu, farenin yan bakışı ürkütücüdür ve yan bakış farenin öldürücü silahıdır.

Unutulmasın, yan bakış şeytanlaştırır.

Ne önde ne yanda, arkada neler oluyor kulak kabartmak, yan yan dikkat kesilmek göz yuvalarına şeytanı oturtturur, göz ayarıyla,  panaromik ve dik perspektifiyle oynayanların, hazin açı sorunu.

Cemaatin önünde imam, arkasında tıkırtılı karışık seslere rağmen namazını bozamaz, ancak çoğu kez güvensizlikle arkada neler oluyor bir yan bakış fırlatır, arkasına dönememek arkasından emin olmamak, arkadan tedirgin olmak, arkası obsesif hale gelmesin, cinsi tatlı kaşıntılı arayışlar dahi başlar.

Namazın huşusu dağılır, gülşeker yüzlü bir hoca düşünün, bir yan bakışla yüzünde çapraz bir çizgi, anında şeytanın gölgesini anımsatır, bir asır duayla şefkatle yumuşamış hatlar, bir tek çizgiyle, gözler şeytan penceresine dönüşür. Hem ibadetin ruhaniyeti içinde hem polis kamerası gibi,  Allah affetmez, o yüzü çarpıtır, günahlarınızı artık Allah o yüce ressam simanıza kazıyıp, aleme teşhir eder.

Rönesans ressamlarında ‘günah’ motiflerinde vardır, tam gözünü yukarı semaya çevirmiş bir aziz, Tanrıya yakarır yakınır, bir vecd anı içinde, gözlerini bir anda yana yuvarlar, işte o yana yuvarladığı an, şeytani bir an’dır, Allah’ın flaş anı, dondurur. Bu halin ilahi yorumu yüzünüzü Allah’tan başka yöne çevirirseniz, Allah’ın cinleri çarpar. (Nihat Genç'ten Alıntıdır.)

Bir de şarkı olsun sonunda….


Dire Straits - Brothers In Arms

1 Ocak 2020 Çarşamba

Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı Göğsümün içinde ateş var gibi - Sabahattin Ali


ŞİİR DENİNCE:


Geceyi en önde aşan, sahici ölüme ne dersin?



YAŞAMA SEBEBİ

sıkmışım dişlerimi gözlerim kanayana kadar
çeyizimizde hüzün motifleri
göçebe bir ağıt göğsümün derinliklerinde
bu aşkın dönüşü yoksa
duman kırığı gözlerinde gecenin hıçkırıkları
kırık keman sesi ve adağım var
moraran hercai düşlerim ateşi delip ıslatır mendilimi
kalbime dolar -sonsuz uykuma- korkuya susamış yasadışı bir rüzgâr

bu aşkın dönüşü yoksa
suya düşer kokusu menekşelerin
deniz her zamankinden daha köpüklü
serçeler bi garip ötüşlüdür
martıları mavnalarla başka türlü danseder hamuruna sevgi katılmış bu dünyanın

küflü yüzler yok hiçlik de
hani ne derler gözlerinden öperim çocuk,gamlı sevda, şiir
ne'm kalır geriye gülüm seni alırlarsa benden
tiksintiler toplamı umutsuzluk sapağında ölüm
-Kaan İNCE


MUSTAFA KEMAL'İN KAĞNISI

Yediyordu Elif kağnısını,
Kara geceden geceden.
Sankim elif elif uzuyordu, inceliyordu,
Uzak cephelerin acısıydı gıcırtılar,
İnliyordu dağın ardı, yasla,
Her bir heceden heceden.

Mustafa Kemal'in kağnısı derdi, kağnısına
Mermi taşırdı öteye, dağ taş aşardı.
Çabuk giderdi, çok götürürdü Elifçik,
Nam salmıştı asker içinde.
Bu kez yine herkesten evvel almıştı yükünü,
Doğrulmuştu yola önceden önceden.

Öküzleriyle kardeş gibiydi Elif,
Yemezdi, içmezdi, yemeden içmeden onlar,
Kocabaş, çok ihtiyardı, çok zayıftı,
Mahzundu bütün bütün Sarıkız, yanı sıra,
Gecenin ulu ağırlığına karşı,
Hafifletir, inceden inceden.

İriydi Elif, kuvvetliydi kağnı başında
Elma elmaydı yanakları üzüm üzümdü gözleri,
Kınalı ellerinden rüzgâr geçerdi, daim;
Toprak gülümserdi çarıklı ayaklarına.
Alını yeşilini kapmıştı, geçirmişti,
Niceden, niceden.

Durdu birdenbire Kocabaş, ova bayır durdu,
Nazar mı değdi göklerden, ne?
Dah etti, yok. Dahha dedi, gitmez,
Ta gerilerden başka kağnılar yetişti geçti gacır gucur
Nasıl dururdu Mustafa Kemal'in kağnısı.
Kahroldu Elifçik, düşünceden düşünceden
Aman Kocabaş, ayağını öpeyim Kocabaş,
Vur beni, öldür beni, koma yollarda beni.
Geçer götürür ana, çocuk, mermisini askerciğin,
Koma yollarda beni, kulun köpeğin olayım.
Bak hele üzerinden ses seda uzaklaşır,
Düşerim gerilere, iyceden iyceden.


Kocabaş yığıldı çamura,
Büyüdü gözleri, büyüdü yürek kadar,
Örtüldü gözleri örtüldü hep.
Kalır mı Mustafa Kemal'in kağnısı, bacım,
Kocabaşın yerine koştu kendini Elifçik,
Yürüdü düşman üstüne, yüceden yüceden.

Fazıl Hüsnü DAĞLARCA




HAYAT BİR GREVDİ SÜREKLİ KIRILAN

evrenin bütün kıygıları zenci bir tenin sırtında
patlayan kırbaç gibi balkıdıkça;
sustuk sustuğunuza benzer
biraz fazla sıkarak vücudun dişlilerini

tiner koklayan bir kuşun iki kanat arası uzadık
ağır yalnız ve en yukarıya kadar güvensiz

"kendini anlatmalıdır herkes"
gülümseyişinin rengini kan gülü
anlatacak neyimiz kaldı
söyleyecek kimimiz uzak ve yakın
tuttuk sonu geldi
kavradıkça gelişen kaslarıyla ayrılığın
temmuz uzak solgun bir çocuğun eylülü içerdeydi
şehirler bitirmiştik
yürüyorduk en uzağına zayıf köylerin

safran ve katran aynıydı; dilimizle bilmiştik
büyüyorduk tapınağa doğru: kanayan toprağa

bilinir ki ortadoğu şehrinde
kolayına çıkmaz sokağın en sevileni ölüyse
beyaz bir kolanmışçasına yağar günün bütün yağmurları
giden su kalan toprak olur
turunç kapta açlık gibi kalın örgüsüyle tıkırdar zaman
manastır gülistanında kanayan sabır taşı
kahır köpürmesi çark inlemesi
şafak söker gece diker diye bütün sökükleri
işte öyle sevdim

bağlanacak biri kurulacak sevgi kalmasın
barınaksız son güzellik de utancın kamçısıyla
yaralansın için ışık söndü kör kaldık
yine de mersinler sardı bütün çocuklarımızı
prusya mavisi gök ender rastlanan bir sevgiyle sızdı

ne yazık nefretle uyanmak ve bir o kadar seninle hür
mum ölür aşk kalır şarkı söyleyen cüssesiyle
kaplar beni küçük dudakların
göğsünde yükselir en güzel devrim şiiri

sustuk sustukları gibi
şehir bitti köy kaldık yitik bir savın hâlâ ılık teninde
taşla
tortuyla
ve mızrakla sakat bırakılmış bir ütopyanın
son sözleriydik: hayat bir grevdi sürekli kırılan
birer grevdi gözlerin

Azad Ziya EREN

 PAYLAŞIMLAR:

Gemi komutanı için izin kriteri şudur: “Geminin direğini görebileceğin mesafede bulunmak.”

Aşk nedir, diyor, cevap: Yanında ‘bugün yine hava çok güzel’ diyen bir sevgilin olması.Bugün yine hava güzel diyen bir sevgili? Bu acımasız gerçek dünyada hepimizin rüyası hayatın hepimizin anlamı, yanımızda, bugün hava ne güzel diyecek bir arkadaş, bir sevgili.


“The more one talks, the less the words mean.”
Anna Karina in Vivre Sa Vie, 1962, by Jean-Luc Godard



“Bir zamanlar asra manşettim, şimdi 11 puntoyum…”

Genotip: Bir canlının genetik kodlarının tamamıdır

Fenotip: Bir canlının genotip ve çevre etkileşimi sonucunda ortaya çıkan görüntüsü ve özellikleridir.

"Sizleri birer kıvılcım olarak gönderiyorum; alevler olarak geri dönmelisiniz."

Her zaman en karanlık yer lambanın altıdır.

Bir savaş ancak son asker de gömüldüğü zaman bitmiş sayılır.

Mekke Hilton’un üst katları panoramik, oyunun son perdesi en iyi oralardan seyrediliyor.

Her şeyi aklıyla değerlendirmeye kalkan, öfkeden ölmeyi göze alır.

Türkiye batmaz, batarsa okyanuslar taşar.

Kozmik ağın bir sonraki Spiraline yaptığı yolculukta yanımda ol! / The next spiral of the Cosmic Web

Işığa hizmet etmek için karanlıkta çalışırız. Assessin’s Creed

Melting Pot: Erime Potası

Iron and Rust: Demir ve Pas

“Tarih yazmak, tarih yapmak kadar mühimdir. Yazan yapana sadık kalmazsa değişmeyen hakikat, insanlığı şaşırtacak bir hal alır” – Mustafa Kemal ATATÜRK

Nesini Söyleyim Canım Efendim

Nesini söyleyim canım efendim
Gayrı düzen tutmaz telimiz bizim
Arzuhal eylesem deftere sığmaz
Omuzdan kesilmiş kolumuz bizim

Sefil ireçberin yüzü soğuktur
Yıl perhizi tutmuş içi koğuktur
İneği davarı iki tavuktur
Bundan gayrı yoktur malımız bizim

Reçberin sanatı bir arpa tahıl
Havasın bulmazsa bitmiyor pahıl
Tecelli olmazsa neylesin akıl
Dördü bir okkalık dolumuz bizim

Benim bu gidişe aklım ermiyor
Fukara halinden kimse bilmiyor
Devletin sikkesi selam vermiyor
Kefensiz kalacak ölümüz bizim

Evlat da babanın sözün tutmuyor
Açım diye çift sürmeye gitmiyor
Uşaklar çoğaldı ekmek yetmiyor
Başımıza belâ dölümüz bizim

Zenginin sözüne beli diyorlar
Fukara söylese deli diyorlar
Zemane şeyhine velî diyorlar
Gittikçe çoğalır delimiz bizim

Sekiz ay kışımız dört ay yazımız
Çalığından telef oldu bazımız
Kasım derken buz tutuyor özümüz
Mayısta çözülür gönlümüz bizim

Tahsildar da çıkmış köyleri gezer
Elinde kamçısı fakiri ezer
Yorganı döşeği mezatta satar
Hasırdan serilir çulumuz bizim

Zenginin yediği baklava börek
Kahvaltıya eder keteli çörek
Fukaraya sordum size ne gerek
Düğülcek çorbası balımız bizim

Serdarî halimiz böyle n’olacak
Kısa çöp uzundan hakkın alacak
Mamurlar yıkılıp viran olacak
Akıbet alınır öcümüz bizim

-Âşık Serdari


Statue of Liberty / Özgürlük Heykeli: Heykel, yerden meşalenin ucuna kadar 93 metre uzunluğa ve 204 ton ağırlığa sahiptir. Kadın figürünün elinde bulunan tabletin üzerinde, Amerikan Bağımsızlık Bildirgesi'nin tarihi olan 4 Temmuz 1776 tarihi yer almaktadır.

America the Beautiful

O beautiful for spacious skies,
For amber waves of grain,
For purple mountain majesties
Above the fruited plain!
America! America! God shed His grace on thee,
And crown thy good with brotherhood
From sea to shining sea!
O Beautiful for patriot dream
That sees beyond the years
Thine alabaster cities gleam,
Undimmed by human tears!
America! America! God mend thine ev'ry flaw,
Confirm thy soul in self-control,
Thy liberty in law
America the Beautiful

Ey geniş gökyüzü için güzel,
Kehribar tane dalgaları için,
Mor dağ ihtişamları için
Meyveli ovanın üstünde!
Amerika! Amerika! Tanrı, lütfunu sana bıraktı,
Ve kardeşliğinizle iyiliğinizi taçlandırın
Denizden parlayan denize!
O vatansever rüya için güzel
Yılların ötesini gören
Kaymaktaşı şehirler parlıyor,
İnsan gözyaşları yüzünden zayıfladı!
Amerika! Amerika! Tanrı her kusuru onarır,
Öz kontrolünde ruhunu doğrula,
Hukukta özgürlüğün

"Keep, ancient lands, your storied pomp!" cries she
With silent lips. "Give me your tired, your poor,
Your huddled masses yearning to breathe free,
The wretched refuse of your teeming shore.
Send these, the homeless, tempest-tost to me,
I lift my lamp beside the golden door!"

"antik topraklarınız, uydurma gösterişleriniz sizin olsun!
bana tükenmişlerinizi, yoksullarınızı, özgür bir nefese hasret tıklım tıkış yığınlarınızı
kalabalık sahillerinizin sefil artıklarını verin.
altın kapı'nın yanında elimdeki lambayla dikiliyor olacağım.
bu evsizleri, fırtınaların savurduğu bu insanları siz bana gönderin.




1892’den 1954’e kadar Ellis Adası Amerika için bir göç kapısıydı.


Nedim Günsür Plaj



Şükrü Erdiren, Sahildeki Tekneler

ŞARKI DENİNCE:

Guns N' Roses - November Rain
November Rain
Guns N' Roses

When I look into your eyes
I can see a love restrained
But darlin' when I hold you
Don't you know I feel the same
Nothin' lasts forever
And we both know hearts can change
And it's hard to hold a candle
In the cold November rain
We've been through this such a long long time
Just tryin' to kill the pain, oo yeah
But love is always coming and love is always going
And no one's really sure who's lettin' go today
Walking away
If we could take the time
To lay it on the line
I could rest my head
Just knowin' that you were mine
All mine
So if you want to love me
Then darlin' don't refrain
Or I'll just end up walkin'
In the cold November rain
Do you need some time on your own
Do you need some time all alone
Everybody needs some time
On their own
Don't you know you need some time all alone
I know it's hard to keep an open heart
When even friends seem out to harm you
But if you could heal a broken heart
Wouldn't time be out to charm you
Sometimes I need some time
On my own
Sometimes I need some time all alone
Everybody needs some time
On their own
Don't you know you need some time all alone
And when your fears subside
And shadows still remain, oh yeah
I know that you can love me
When there's no one left to blame
So never mind the darkness
We still can find a way
'Cause nothin' lasts forever
Even cold November rain
Don't ya think that you need somebody
Don't ya think that you need someone
Everybody needs somebody
You're not the only one
You're not the only one
Don't ya think that you need somebody
Don't ya think that you need someone
Everybody needs somebody
You're not the only one
You're not the only one
Don't ya think that you need somebody
Don't ya think that you need someone
Everybody needs somebody
You're not the only one
You're not the only one
Don't ya think that you need somebody
Don't ya think that you need someone
Everybody needs somebody
November Rain
Guns N' Roses

Ben senin gözlerinin içine baktığımda
Ölçülü bir aşk görebiliyorum
Ama seni tuttuğumda sevgilim
Aynı hissettiğimi bilmiyor musun
Hiçbir şey sonsuza kadar sürmez
Ve ikimiz de biliyoruz ki kalpler değişebilir
Ve bir mum tutmak zor
Soğuk Kasım yağmurunda
Bu kadar uzun zamandır yaşadık
Sadece acıyı öldürmeye çalışıyorum, evet
Ama aşk her zaman geliyor ve aşk her zaman gidiyor
Ve bugün kimin gideceğini kimse bilmiyor
Çekip gitmek
Eğer zaman ayırabilseydik
Çizgiye koymak için
Kafamı dinlendirebilirdim
Sadece benim olduğunu biliyorsun
Hepsi benim
Eğer beni sevmek istiyorsan
O zaman sevgilim kaçınma
Yoksa sonunda yürürüm
Soğuk Kasım yağmurunda
Kendi başına biraz zamana ihtiyacın var mı
Yalnız başına biraz zamana ihtiyacın var mı
Herkesin biraz zamana ihtiyacı var
Kendi başlarına
Yalnız başına biraz zamana ihtiyacın olduğunu bilmiyor musun
Açık bir kalbi tutmanın zor olduğunu biliyorum
Arkadaşların bile sana zarar verdiğinde
Ama eğer kırık bir kalbi iyileştirebilirsen
Seni cezbetmek için zaman kalmaz mıydı
Bazen biraz zamana ihtiyacım var
Kendi başıma
Bazen yalnız başına biraz zamana ihtiyacım var
Herkesin biraz zamana ihtiyacı var
Kendi başlarına
Yalnız başına biraz zamana ihtiyacın olduğunu bilmiyor musun
Ve korkuların azaldığında
Ve gölgeler hala duruyor, oh evet
Beni sevebileceğini biliyorum
Suçlanacak kimse kalmadığında
O yüzden karanlığa aldırma
Hala bir yol bulabiliriz
'Çünkü hiçbir şey sonsuza kadar sürmez
Soğuk kasım yağmurunda bile
Birine ihtiyacın olduğunu düşünme
Birine ihtiyacın olduğunu düşünmüyor musun
Herkes birine ihtiyaç duyar
Sadece sen değilsin
Sadece sen değilsin
Birine ihtiyacın olduğunu düşünme
Birine ihtiyacın olduğunu düşünmüyor musun
Herkes birine ihtiyaç duyar
Sadece sen değilsin
Sadece sen değilsin
Birine ihtiyacın olduğunu düşünme
Birine ihtiyacın olduğunu düşünmüyor musun
Herkes birine ihtiyaç duyar
Sadece sen değilsin
Sadece sen değilsin
Birine ihtiyacın olduğunu düşünme
Birine ihtiyacın olduğunu düşünmüyor musun
Herkes birine ihtiyaç duyar

KİTAP DENİNCE:


Lady Brenda Last, yedi yıldır evli olduğu Tony Last'ten ve aile yadigârı malikânelerindeki günlük hayattan bunalmıştır. Tekdüze yaşantısına Londra sosyetesine katılmakla teselli bulan Brenda, zamanla ailesine sırt çevirip yapmacık bir gençle, John Beaver'la kaçamak yapar. Karısının sadakatsizliğinden başka büyük sarsıntılar da yaşayan Tony Last, her şeyi ardında bırakma kararı alarak uzun, zorlu bir yolculuğa çıkar. Ancak gün geçtikçe kılavuzunu büsbütün kaybetme tehlikesiyle karşı karşıya kalacaktır.

Frank Kermode, Alexander Woollcott gibi önde gelen eleştirmenlerce yüzyılın en önemli romanları arasında gösterilen, Time dergisinin belirlediği “Yüzyılın İngilizcedeki En İyi Yüz Romanı” listesine dahil edilen Bir Avuç Toz, benzersiz üslubuyla trajedi, komedi ve taşlamanın harmanlandığı bir roman. Yabancılaşmış bir neslin sorunlarını irdeleyen Evelyn Waugh, toplumu ve tek tek bireyleri bir arada tutan bağların çözülmesiyle gelen üstü örtülü barbarlığı, sakınmasız bir gözle betimliyor.

“İncelikli tarzıyla bir taşlama başyapıtı bu roman. Komik de… Harikulade bir kitap.”



Otuz iki yıllık bir zaman diliminde yazılan İnce Memed düzene başkaldıran Memed'in ve insan ilişkileri, doğası ve renkleriyle Çukurova'nın öyküsüdür. Yaşar Kemal'in söyleyişiyle 'içinde başkaldırma kurduysa doğmuş' bir insanın, 'mecbur adam'ın romanı.

Abdi Ağa'nın zulmüyle köyünü terk etmek zorunda kalan Memed, Ağa'nın yeğeniyle evlendirilmek üzere olan Hatçe'yi kaçırır. Abdi Ağa'yı yaralayan, yeğenini de öldüren Memed eşkıya Deli Durdu'ya katılır, ancak kıyıcılığına katlanamadığı Deli Durdu'dan iki arkadaşıyla birlikte ayrılır. Memed, sıradan bir köy çocuğuyken, zulmedenler için eşkıyaya, köylüler içinse bir kurtarıcıya dönüşür.


"Trevanian tiryakisi aslında alışılmadık harika bir tiptir: doğal seçkincidir, sinik olmaktan çok, gerçekçiliğin saldırısına uğramış bir idealistir, farklı bir trampetin temposuna uyarak yürüyen biri olmaktan çok, tek kişilik bir geçit töreninde kendi davulunu çalarak yürüyen kişidir.
-Trevanian-

Otuzlu yılların ekonomik krizi ve savaş yıllarında yıkık dökük bir mahalleden geçen hayatlar ile pencere önünde dinlenen radyo programları, müziği, şarkıları ve piyesleriyle küçücük bir kutudan çıkan dünya kadar hayalgücü...
Kendilerini kurtaracak olan "gemi"yi bekleyerek çaresizlik içinde yaşayan, yoksulluğun ve yoksunluğun fonda aktığı "küçük" insanların büyük" Amerikan rüyası...
Trevanian'ın ölümünden hemen önce yayınlanan son romanı İnci Sokağı, gerçek hayatına göndermeleriyle otobiyografik bir özelliği barındırıyor ve her zamanki dil, kurgu ve zaman kaydırmalarıyla birlikte bu sefer Dickens ve Steinbeck'vari klasik bir dille gizemlerle dolu yaşamının ilk yıllarına ışık tutuyor. En başa dönüyor. Müthiş gözlemler, ayrıntılı betimlemelerle koca bir dünya sığdırıyor çocukluğunu geçirdiği dar sokaklara...