19 Mart 2018 Pazartesi

drinks are on me / içkiler benden

TÜKETECEKSİN
Bir sevgiyi anlamak
Bir ömrü tüketir
Tüketeceksin
             -Bülent KUMRAL
 
 
İnci Kefalleri Asla Geri Dönmez! | Mustafa Sarı
 
 
 
sıçtık kelimesinin mesleklerdeki terminolojisi
 
-bu serverın backupı var mıydı?
-bakım hatasıymış…
-abi bi baksan iyi olur...
-“genel müdür seni çağırıyor”her sektörde istisnasız.
-bellek read olamadı…
-kasa da açık mı var? (bankacılık)
 
 
 
Minneapolis, Amerika Birleşik Devletleri'nin Ortabatı bölgesinde, Minnesota eyaleti içinde yer alan bir kenttir. Doğusunda olan ve yan yana bulunduğu St. Paul kenti ile birlikte, Twin Cities olarak bilinir.
 








 


seal the deal - işi bitirmek, ekmeği fırına vermek


 


we inherited a mess - enkaz devraldık


 


what happens in vegas stays in vegas - vegas'ta olan vegas'ta kalır


 




AYNI BEN













Mezbaha No 5 - Slaughterhouse-Five, Kurt Vonnegut








Kurt Vonnegut, Batman'deki Joker'in iyi kalpli ikizi gibi. Beyne şerbet dökerken, kalbe kezzap saçıyor! Tüm zamanların en büyük savaş karşıtı romanlarından Mezbaha 5'te, Dresden bombardımanı merkezinde bir zaman yolculuğuna çıkıyoruz.
 
Billy Pilgrim beceriksiz bir zaman gezgini; nereye gideceğini kontrol edemiyor ve seyahatleri eğlenceli falan geçmiyor. Hayatının hangi kısmında kendini oynayacağını önceden bilemediğinden, sürekli sahne korkusu çektiğini söylüyor. Billy Pilgrim bir savaş esiri. Güzel ve yaşanabilir bir kentin mahvına tanık oldu. Tanıdığı biri, başkasına ait bir demliği aldığı için vuruldu Dresden'de. Bir diğeri, şahsi düşmanlarını savaştan sonra kiralık katillere öldürteceği tehdidini sahiden savurdu.
 
Unutmayın: Hepsi yaşandı bunların. Aşağı yukarı. En azından savaş kısımları gerçek.İnsanlığın merkezine yapılan bu zaman yolculuğu, hayatın anlamını arayan fakat bulmaya korkan herkes için benzersiz bir rehber.
 
 


 


1949'da bir gün İstanbul Büyük Kulüp'teki bir toplantıda, davetliler Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan bir şiir okumasını istediler. Eyüboğlu ayağa kalktı ve Karadut'u ...okumaya başladı:


Karadutum, çatal karam, çingenem
Daha nem olacaktın bir tanem
Gülen ayvam, ağlayan narımsın
Kadınım, kısrağım, karımsın...


Bedri Rahmi, şiiri okurken aniden gözlerinden yaşlar süzüldü.


Salondaki herkes niye ağladığını anlamıştı; tabii herkesten çok, hemen yanı başındaki karısı Eren Eyüboğlu...
Çünkü şiirde "kadınım, kısrağım, karımsın" dediği kadın, karısı değildi.
Bu şiiri 3 yıl önce, bir başka kadın için yazmıştı: Mari Gerekmezyan...
"Kara saplı bıçak gibi"
Mari, Bedri Rahmi'nin asistanlık yaptığı Güzel Sanatlar Akademisi'nin heykel bölümüne misafir öğrenci olarak gelmişti.
O dönem askerliğini yapmakta olan şair - ressamın sinesine, "kara saplı bir bıçak gibi" saplanmıştı.
Mari, Bedri Rahmi'nin bir büstünü yapmıştı. Bedri Rahmi bu büstü, Mari'nin çeşit çeşit portresiyle ve ona yazılmış şiirlerle yanıtlamıştı.
Artık aşklarından bütün İstanbul haberdardı. Bedri Rahmi, sanatında tam bir patlama yaşıyor, Eren Eyüboğlu ise sabırla eşinin kendisine dönmesini bekliyordu.


Yorgun yürek
"Karadut", 1946'da menenjit tüberküloz kaptı. İyileşebilmesi için antibiyotik lazımdı. Savaş yeni bitmişti ve ilaç ateş pahasıydı.
Bedri Rahmi, genç sevgilisine ilaç alabilmek için tablolarını elden çıkarmaya başladı. Ancak bu çabalar da sonuç vermedi ve o yıl İstanbul Alman Hastanesi'nden Mari Gerekmezyan'ın ölüm haberi geldi.
Bedri Rahmi yıkılmıştı.
Sevgilisini sonsuzluğa uğurladıktan sonra keder içinde eve döndüğünde kendisini teselli eden, yine eşi Eren olacaktı.
O dönem içkiye başladı ünlü şair...
Aşağıdaki şiir, o dönemin ürünüdür:
"Türküler bitti/
Halaylar durdu/
Horonlar durdu/(..)
Hüzün geldi baş köşeye kuruldu / Yoruldu yüreğim, yoruldu."
Eren Eyüboğlu, eşinin bu zor dönemi atlatmasına yardımcı oldu. Onu yeniden sanatıyla buluşturmak için çabaladı.
Başardığını sanıyordu.
Ta ki Büyük Kulüp'teki o geceye kadar...
"Karadut"u okurken, Bedri Rahmi'nin yanaklarından süzülen gözyaşları, sevda yarasının hâlâ kapanmadığının kanıtıydı.
Bunun üzerine Eren, bir süre Paris'te yaşamaya karar verdi. Oradan eşine yazdığı bir mektupta "o gece"yi hatırlattı:


4 Ocak 1950 - PARiS
"Canuşkam,
Kulüpte bir gece, şiir okumuştun, hani! Hatırladın mı? Gözlerinden, birden yaşlar döküldüğünü görünce içimin karardığını hissetmiştim. Sesin, nasıl titremişti.
Hey! Bütün bunları hatırlıyor musun? Sanki böğrüme, kızgın bir ütü yapmışmış gibi olmuştum. O gece... Senin seneler sonra bile olsa yanıp tutuştuğunu anlamıştım! Bedri'nin ruhuna, insan üstü bir gücün acıyıp, ona güç vermesi için dua etmiştim. Ruhunun çektiği acıları Allah dindirsin. Allah sana resim yapma sevinci versin ve bizim yanımızda yaşamaktan, mutluluk duyabilmeni sağlasın.
Eren."


'Buna katlandımsa.'
Bu dualar işe yaradı.
Bedri Rahmi, 11 yaşındaki oğluyla eşine döndü.
1974'teki ölümüne kadar geçen çeyrek asrı, aynı evde çalışıp üreterek, diz dize birlikte tükettiler.
Öldüğü gün, eşi Eren cenazeden dönüşte, 35 yaşına gelmiş oğlunu karşısına oturttu.
"Babanı uğurladık" dedi, "Ama şunu bilmeni istiyorum ki, ona çok kırıldım. Yaşadığı ilişkiyi unutmadım. Hiçbir kadın aşağılanmayı kabul etmez. Buna katlandımsa, bil ki, sadece senin hayatın kararmasın diyedir."


Müze ev
"Yüzyılın Aşkları" belgeselinin çekimi için Bedri Rahmi - Eren Eyüboğlu çiftinin oğulları Mehmet Hamdi Eyüboğlu'nun kapısını çaldığımda dinledim bu anıları...
4 katlı bu güzelim "müze ev"in duvarlarının her santimetrekaresi, sehpaları, masaları, koltukları, kütüphaneleri, o ilişkiden kalan tablolarla, panolarla, baskılarla ve rengârenk sanat ürünleriyle doluydu.
Buram buram sanat kokan, şiir kokan evin bir köşesinde hâlâ el baskısı örtüler boyanıyordu.
Annesiyle babasının aşk mektuplarını 4 cilt halinde Türkiye İş Bankası yayınlarından yayımlayan Mehmet Hamdi Eyüboğlu, eşi Hughette ve oğulları Rahmi, sanatçı çiftin tablolarını, mektuplarını, fotoğraflarını, görüntülerini cömertçe açtılar.
Mehmet Bey'in doyumsuz sohbetinden, bu gece CNN Türk'te ekrana getireceğimiz Bedri Rahmi - Eren Eyüboğlu aşkını dinledim saatlerce...
Biz konuşurken "Karadut" imzalı Bedri Rahmi büstü, üst kattan bize bakıyordu.


Can Dündar





Hiç yorum yok:

Yorum Gönder