20 Kasım 2019 Çarşamba

Yaşarken mutlu olmaya bak, çünkü uzun süre ölü kalacaksın! - İskoç Atasözü


ŞİİR DENİNCE:





Bu yüzden sevdaları mahzundur
Yürekleri kallavi!
Alınları ihanet vurgunudur.
Gözleri intihar mavi...
Kalan Kalır
Vur sırtına, vur sırtına
Dostun oldum vur sırtına
Madem ki ben kaldıramam
Derdimi al vur sırtına

Duman kalır, duman kalır
Ocak tüter duman kalır
Ben yanarım hiç tükenmem
Benden sonra duman kalır

Ah ne fayda, ah ne fayda
Kefen beyaz ha ne fayda
Bir hayına yas dökersin
Kadrin bilmez ah ne fayda

Kalan kalır, kalan kalır
Giden gider kalan kalır
Ben giderim geri gelmem
Benden sonra kalan kalır

Meydan kalır, meydan kalır
Yiğit ölmez meydan kalır
Yere vurma hatırımı
Sana kahpe meydan kalır

-Yusuf Hayaloğlu
(herkesin bir feridesi vardır bilmezmiyim
herkesin bir ayakkabısı gibi birde şarkısı
herkesin bir kimsesi vardır bilmezmiyim
bir de kimsesizliği..)




martılar gelmezdi ki sizin ordan
martılar sizindi ey evlerinin önü deniz
bizde ölen kartallardan, dağlardan size haber veririz
bir bakımlık deniz, bir avuç imbat göndermediniz!)
Seni Bir Tufan Gibi Sevdim
I
seni bir çığlık gibi sevdim
uzanıp sesimin avlularına sen de her sabah
sabah... sevince bir sevgiyle gideriz
sonra durur vitrinlerden çiçekleri seyrederiz
puştluklar bizi seyreder,
biz çiçekleri...
II
seni bir kar gibi sevdim
üşüye üşüye eridim!

bak, kentleri de, dağları da bozdular
başka rüzgârlar giydirdiler kentlere
dağlara başka tüfekler
kalk,
gidelim
buralardan gidelim!
III
seni bir namlu gibi sevdim
sen tetiklerimi ezberliyordun

kıyametler koparken alnından bu kentin
geceydi... ansızın seni bir tufan gibi sevdim
bedenim alabora!

-Yılmaz Odabaşı



'severim severim sevmesine de seni
eski bir hüzünle
durmadan büyür içimde bir Girit yasemini'

yaklaşmışım
ve deniz atmışım dudaklarımla dudaklarına
Aşk ve Kuyruklu Yıldız
 
Gittiğim bütün hekimler aynı şeyleri söylediler,
söz birliği etmişcesine,
'aşk hastalığıdır bunun adı
ve çok sarsar insanı bu yaştan sonra.'
Oysa ne yalan söyleyeyim,
ben yalnızca
bir kuyrukluyıldıza
çarptığımı sanmıştım,
yaşamın çıkmaz sokaklarında yürürken,
yüreğim bir patlamayla aydınlanınca...

-Akgün Akova

 PAYLAŞIMLAR:

Taş da yumurtanın üstüne düşse, yumurta da taşın üstüne düşse, olan yine yumurtaya olur. -Yunan Atasözü

Şehre iki sepet bok gönderseler birinin adresi bizim evdir. – Ermeni Atasözü


Si vis pacem, para bellum..
Veritas temporis filia


O Benim İşte
Biraz kül, biraz duman,
O benim işte...
Kerem misali yanan,
O benim işte...
İnanma gözlerine ben ben değilim

Beni sevdiğin zaman,
O benim işte...
    -Ümit Yaşar Oğuzcan

Taş duvarlar değildir zindanı zindan yapan ya da demir parmaklıklar kafesi yaratan.
 -Natalie Babbitt / Ölümsüz Aile




Bin kere mazlum olsan da bir kere zalim olma. Ne olursan ol yine gel! Gel…Aynı kapıyı açan iki anahtar yüreğimde…

Sana çöl gibi gelen o göl diyorsa göldür. -Necip Fazıl

Efendimiz acemiliktir, acemilik olmalıdır. -Turgut Uyar

Nebati Toprak : Her türlü bitki türünün sağlıklı olarak yetiştirilmesi için elverişli toprak çeşididir. Nebati toprağın içeriğinde yabancı ot tohumu barındırmaz, nematod ve patojenlere karşı steril bir üründür. Elenmiş olduğu için kullanımı kolaydır.

“Kapı açılır, sen yeter ki vurmayı bil...” Rumi




Döğüşenler de var bu havalarda
El, ayak buz kesmiş, yürek cehennem
Ümit, öfkeli ve mahzun
Ümit, sapına kadar namuslu
                              -Ahmed Arif

Bir gün tiyatronun ışıkları sönecek, zil sesleri susacak ve tiyatro perdesi sonsuza kadar üzerime kapanacak. İşte o zaman giderken tüm üzüntülerinizi yanımda götürerek size sadece kahkahaları bırakacağım.



Tiyatronun ışıkları söndü 17 Kasım 2019’da bir kez daha söndü.


Söylenmemiş sevgilerde
Açılmamış şarapların tadı var

Geceler senden önceydi
Şafağı gördüm sende
Tutkulu duyguların yansıyan ışığıydı
Parlayan gözlerinde

Yasaklar davet gibi çağırdı olmazlara
Her zaman hep sana yöneldi duygularım
Aklımın dur dediği yerlerde duramadım
Yasaklar davet gibi çağırdı olmazlara

Çıkmazlar sokağında hep seni sabahladım
Olmazı olur sandım
Yoruldu umutlarım

Tutku, duygularımın yansıyan ışığıdır
Parlayan gözlerimde…

Yıldız Kenter

Doğum: 11 Ekim 1928 / Ölüm: 17 Kasım 2019





ŞARKI / TÜRKÜ DENİNCE:
Hoşçakal (İşte Gidiyorum) (Kazım Koyuncu)


İşte gidiyorum bir şey demeden
Arkamı dönmeden şikayet etmeden
Hiç bir şey almadan bir şey vermeden
Yol ayrılmış görmeden gidiyorum

Ne küslük var ne pişmanlık kalbimde
Yürüyorum sanki senin yanında
Sesin uzaklaşır her bir adımda
Ayak izim kalmadan gidiyorum

Geldiğinde kalbim de kırılmadı
Gönül kuşu şarkıdan yorulmadı
Bana kimse sen gibi sarılmadı
Işığımız sönmeden gidiyorum

























Daha Senden Gayri Aşık Mı Yoktur  -Nesimi Çimen

Daha Senden Gayri Aşık Mı Yoktur
Nedir Bu Telaşın Vay Deli Gönül
Hele Düşün Devr-İ Adem’ Den Beri
Neler Gelmiş Geçmiş, Say Deli Gönül

Şu Fani Dünyada Umudunu Yüz
İnanmazsan Var  Kitaba Yüz Be Yüz
Evin Mezaristan , Malın Bir Top Bez
Daha Duymadınsa Duy Deli Gönül

Günde Bir Yol Duman Çöker Serime
Elim Ermez Gidem Kisbü Karıma
Kendi Bildiğine Doğrudur Deme
Var İki Kamile Sor Deli Gönül

Gördüm İki Kişi Mezar Eşiyor
Gam Gasavet Gelmiş , Boydan Aşıyor
Çok Yaşayan Yüze Kadar Yaşıyor
Gelde Bu Dünyayı Yor Deli Gönül

Mevlam Kanat Vermiş Uçamıyorsun
Bu Nefsin Elinden Kaçamıyorsun
Ruhsati Dünyadan Geçemiyorsun

Topraklar Başına Vay Deli Gönül

6 Kasım 2019 Çarşamba

Aşk kılavuz istemez, tek başına yol alır - İran Atasözü



ŞİİR DENİNCE:


Hekim Öğütleri

Uyanıp gecenin bir yerinde
karanlığı dinlemek?
    Sevdadandır
Dalıp gitmek yıldızların kımıltısına
Yüreği bölmesi türkülerin?
    Sevdadandır
Geceler uzuyor gitgide...
    Kıştır
     geceler uzar
     Sevdadır kısaltan geceyi

Sevda nasıldır?
Unuttu etim iğde çiçeklerini
Dişlerim kenetli
sevda dendimi
    Elinizi toprağa dayayın
     duyun tohumun çıtırtısını
     Kekik koklayın
     Toprağın sevgisiyle bakın
     güneşe ve yağmura
     Bir bebek kıpırdasın kanınızda
     Sevdalanın.
- Sennur Sezer


Dosta Düşmana Karşı
Onlar güneşin bağrında ateş
Yeryüzünde bir taze çiçektiler
Namluda namusun fişengi
İsyanda yürek kara düşte

Bembeyaz gerçektiler
                                -Orhan Kotan


66. SONE

Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değilmi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değilmi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değilmi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız, erdem dağlara kaldırılmış.
Ezilmiş, hor görülmüş el  emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş.
Değilmi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değilmi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene.
Doğruya doğru derken, eğriye çıkmış adın,
Değilmi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e.

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama...

-William Shakespeare
Çeviri: Can Yücel



PAYLAŞIMLAR:
Lodosçuluk: Sahillerde lodosu bekleyip, lodosun getireceği (altın, değerli eşya vs.) şeylerden geçim sağlamak.

















Yazdığım her satırda göz kırptım sana, annemin kurduğu sofralarda içimden hep bir tabak ekledim. Şarkılarda seni dinledim, şiirlerde seni söyledim, Allah şahidim, bir gün beraber yeriz diye dört kıştır hiç nar yemedim. -Ali Lidar



Netlik isteyen ücretini ödüyordu. Gerçeklik isteyen ise bedelini.
















Süper gücü yoktu hiçbirimizin, acılara gülümsemekten başka.

Ne berbat şeymiş faşizm. Öyle ediyor böyle ediyor, kalbi en kötü yerinden kırıyor. Arkadaşlarından büküyor insanın kanadını. 

Her deli üstünü başını yırtmaz derler, biz de işte sırıtıyorduk. Ne yapalım yani? “Gülmeyelim de ölelim mi!” diyorduk.


Bugünlerde önemli olan zevahir, mazruftan bahis açmayalım, zarfı düzgün tutalım yeter. Vız geliyormuş, aha şuradan da siktirip tırıs gidiyormuş gibi.


Plajın uğultusunda yürüyorduk. Musa’dan tek farkımız vardı: Denizi değil, hayatımızı ikiye bölmüştük.

Merdan acısından ayakkabılarına taş doldurup dağa doğru yürüdü.

Ben Süleyman’dım ve bunu karıncalarla öğreniyordum. Yeryüzünde yeni bir şey yoktur. Başını eğip aynı yolu aynı hızla gidip gelmekten başka.

Yelkovan Kuşu’sun. Gözlerinin önünden geçiyorsun hep insanların, sorsan bir çoğu seni ömründe görmemiş.



Şemsiye
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla

anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü

nicedir sokağa çıkarmıyorum
şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafesinden
uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden

yanıt alamayacağımı bilsem bile
yanına gidip
sorarım her gün şemsiyeye
altında elele
nasıl görünürdük diye

Sunay Akın

“Nermin’i soruyorsan, sensiz yaşayamam, ölürüm diyordu. İki sene önce Kelebek Mobilyaların oğluyla evlendi. Geçen gün gördüm, çocuğu olmuş, ölmemiş, çoğalmış kahpenin kızı.”


geçip gideceğim; üveyiklerle, kekliklerle,
bir kertenkeleyle çalılar arasından.
"Geçti," diyecekler, "Geçti!" Bir hışırtı, bir ses,
bir otun bir ota sürtünmesidir kalacak olan.
-        Osman Namdar