6 Kasım 2019 Çarşamba

Aşk kılavuz istemez, tek başına yol alır - İran Atasözü



ŞİİR DENİNCE:


Hekim Öğütleri

Uyanıp gecenin bir yerinde
karanlığı dinlemek?
    Sevdadandır
Dalıp gitmek yıldızların kımıltısına
Yüreği bölmesi türkülerin?
    Sevdadandır
Geceler uzuyor gitgide...
    Kıştır
     geceler uzar
     Sevdadır kısaltan geceyi

Sevda nasıldır?
Unuttu etim iğde çiçeklerini
Dişlerim kenetli
sevda dendimi
    Elinizi toprağa dayayın
     duyun tohumun çıtırtısını
     Kekik koklayın
     Toprağın sevgisiyle bakın
     güneşe ve yağmura
     Bir bebek kıpırdasın kanınızda
     Sevdalanın.
- Sennur Sezer


Dosta Düşmana Karşı
Onlar güneşin bağrında ateş
Yeryüzünde bir taze çiçektiler
Namluda namusun fişengi
İsyanda yürek kara düşte

Bembeyaz gerçektiler
                                -Orhan Kotan


66. SONE

Vazgeçtim bu dünyadan, tek ölüm paklar beni,
Değmez bu yangın yeri, avuç açmaya değmez.
Değilmi ki çiğnenmiş inancın en seçkini,
Değilmi ki yoksullar mutluluktan habersiz,
Değilmi ki ayaklar altında insan onuru,
O kızoğlan kız, erdem dağlara kaldırılmış.
Ezilmiş, hor görülmüş el  emeği, göz nuru,
Ödlekler geçmiş başa, derken mertlik bozulmuş.
Değilmi ki korkudan dili bağlı sanatın,
Değilmi ki çılgınlık sahip çıkmış düzene.
Doğruya doğru derken, eğriye çıkmış adın,
Değilmi ki kötüler kadı olmuş Yemen’e.

Vazgeçtim bu dünyadan, dünyamdan geçtim ama,
Seni yalnız komak var, o koyuyor adama...

-William Shakespeare
Çeviri: Can Yücel



PAYLAŞIMLAR:
Lodosçuluk: Sahillerde lodosu bekleyip, lodosun getireceği (altın, değerli eşya vs.) şeylerden geçim sağlamak.

















Yazdığım her satırda göz kırptım sana, annemin kurduğu sofralarda içimden hep bir tabak ekledim. Şarkılarda seni dinledim, şiirlerde seni söyledim, Allah şahidim, bir gün beraber yeriz diye dört kıştır hiç nar yemedim. -Ali Lidar



Netlik isteyen ücretini ödüyordu. Gerçeklik isteyen ise bedelini.
















Süper gücü yoktu hiçbirimizin, acılara gülümsemekten başka.

Ne berbat şeymiş faşizm. Öyle ediyor böyle ediyor, kalbi en kötü yerinden kırıyor. Arkadaşlarından büküyor insanın kanadını. 

Her deli üstünü başını yırtmaz derler, biz de işte sırıtıyorduk. Ne yapalım yani? “Gülmeyelim de ölelim mi!” diyorduk.


Bugünlerde önemli olan zevahir, mazruftan bahis açmayalım, zarfı düzgün tutalım yeter. Vız geliyormuş, aha şuradan da siktirip tırıs gidiyormuş gibi.


Plajın uğultusunda yürüyorduk. Musa’dan tek farkımız vardı: Denizi değil, hayatımızı ikiye bölmüştük.

Merdan acısından ayakkabılarına taş doldurup dağa doğru yürüdü.

Ben Süleyman’dım ve bunu karıncalarla öğreniyordum. Yeryüzünde yeni bir şey yoktur. Başını eğip aynı yolu aynı hızla gidip gelmekten başka.

Yelkovan Kuşu’sun. Gözlerinin önünden geçiyorsun hep insanların, sorsan bir çoğu seni ömründe görmemiş.



Şemsiye
tozlu bir şemsiye durur
çatı katındaki odanın
kuytu bir köşesinde
kumaşındaki eski yağmurların
hüzünlü kokusuyla

anımsar mısın bilmem
yağmurun bardaktan
boşanırcasına yağdığı o günü
hani şemsiyeyi iyice çekip başımıza
dudaklarımla hesaplamıştım
yüz ölçümünü

nicedir sokağa çıkarmıyorum
şemsiyeyi
korkuyorum çünkü
kapısı açık kafesinden
uçan bir kanarya gibi
beni ikinci kez terk etmenden

yanıt alamayacağımı bilsem bile
yanına gidip
sorarım her gün şemsiyeye
altında elele
nasıl görünürdük diye

Sunay Akın

“Nermin’i soruyorsan, sensiz yaşayamam, ölürüm diyordu. İki sene önce Kelebek Mobilyaların oğluyla evlendi. Geçen gün gördüm, çocuğu olmuş, ölmemiş, çoğalmış kahpenin kızı.”


geçip gideceğim; üveyiklerle, kekliklerle,
bir kertenkeleyle çalılar arasından.
"Geçti," diyecekler, "Geçti!" Bir hışırtı, bir ses,
bir otun bir ota sürtünmesidir kalacak olan.
-        Osman Namdar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder