6 Şubat 2021 Cumartesi

Karakolda Doğru Söyler Mahkemede Şaşar / Tek Ülke Tek Anayasa Tek Yazgı

 n’olur uyuma. yağmur. sakin sakin. ara ara yağıyor

uyuma! her şey, artık tüccarların elinde.

biz seninle kışa girmiş iki sardunya gibi

oturacağız, bekleyeceğiz, n’olur uyuma!

 

uyuma!

                                -Birhan Keskin


Görünmez rüzgarın ile bizi alemden süpürürsün , hatırla Rabbim nasılda sık unutulursun.

The wind invisible sweeps us through the world. Remember God so much that you are forgotten."

 

"wenn es einen gott gibt muß er mich um verzeihung bitten."

"if there is a god, he will have to beg for my forgiveness,"

"eğer bir tanrı varsa onu affetmem için yalvarmak zorunda."

 

Arkandan konuşulmasından daha kötüsü, arkandan konuşulmamasıdır. -Oscar Wilde

 

Beethoven tezatların insanıydı. En güçlü bestelerini sağırken, neşeyi betimleyen yapıtlarını ise mutluluktan en uzak olduğu dönemde üretti.

 

Güneşin altında güneşin yön değiştirişine göre yönünüzü tayin ediyorsunuz ya iş te o zaman insan yaşadığını anlıyor. – Bir Yörük Kadını

 

Dünyayı sırtıma yüklesem de sizi hiç bırakmadım. - Atlas   

 

Ortada böbürleneceğim bir soyadı kalmadığında kendime ‘Nesin’ soyadını aldım. Herkes ‘Nesin’ diye çağırdıkça ne olduğumu düşünüp kendime geleyim istedim.

 

Bunca birikmiş işlerim varken

Zamanım yok, cenazeme gidemem

Nikahlarıma da hep böyle geç kalırdım

Kalsın yarına, bugün ölemem.

– Aziz Nesin

 

Bir ateş düştüğünde nasıl bir anda yayılır bilir misin? Yardıma koşarmış gibi yapanlar büyütür ateşi.

 

“Ayrılık ne biliyor musun? Ne araya yolların girmesi, ne kapanan kapılar, ne yıldız kayması gecede, ne güz, ne ceplerde tren tarifesi, ne de turna katarı gökte… İnsanın içini dökmekten vazgeçmesi ayrılık. İpi kopmuş boncuklar gibi yollara döktüğü gözlerini, birer damla düş kırıklığı olarak toplaması içine. Ardında dünyalar ışıyan camlar dururken duvarlara dalıp dalıp gitmesi. Türküsünü söyleyecek kimsesi kalmamak ayrılık. Ödünç sesle konuşan bir kalabalık içinde kendi sesiyle silinmek. Birdenbire büyümesi, gülüşü artık yaprak kıpırdatmayan bir çocuğun. İnsanın yaşlandıkça kendi kuyusuna düşmesi. Bir kadının yatağına uzanan kül bağlamış bir gövde. Saçına rüzgâr, sesine ışık düşürememek kimsenin. Parmaklarını sözüne pınar edememek. Uzaklarda bir adamın üşümesi, bir kadın dağlara daldıkça. Işıklı vitrinlere bakmadan geçmek çarşılardan. Çiçekçilerden uzağa düşmesi insanın yolunun. Evlerle sokaklar arasında bir ayrım kalmaması… Ayrılık o küçük ölüm, usta dokunuşlarla bizi büyük ölüme hazırlayan.”

-Şükrü Erbaş


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder