11 Aralık 2018 Salı

Bu Kırlangıçlar Gitmemişler miydi?


BU KIRLANGIÇLAR GİTMEMİŞLER MİYDİ?

 

Giden gelen yok. Bir titreşimdir bu.

Duragan fulyanın üstünde arı

Bir diyapozon gibi titremekte. Kırlangıç

Tarihsizdir. Belleğim sarsılıp duruyor denizde.

Martı bir uçta kanat, bir uçta ses.

Ya sabah, ya öğle. Gemici ve bulut,

Güneş ve yağmur kıl payı bir dengede.

Dolu bir boşluğu doldurup boşaltmak işimiz.

Ölülerle, gecelerle, sümbüllerle. 

 

-Melih Cevdet ANDAY

-------------------
BAHAR
Baharda kışı, kışın da baharı özler insan.
Ne uzaksa onu özler..
Kavuşmak şart mı?
Boşver.
Bazı şeyler yokken de güzel. 

-Özdemir ASAF.



 


Live Project #2 Dolya vorovskaya

 

 


BRIANNA - Lost in Istanbul (by Monoir) [Official Video]


Hayat bu, olur olmadık zamanlarda olur olmaz işler yapar durur. Bir boşluk görmeye dursun, alelacele doldurur orayı.

Kimselere sormaz üstelik, oldubittiye getirir. 14 milyar yıl önce bunu yapmıştı işte. O harikulade hiçliği ne gereği vardıysa tek bir patlamayla darmadağın etmiş, sonra da boşluğun tıka basa dolmasını şehvetle izlemişti.

 Küçük, minik, ufacık bir patlama yeter de artar bile. Sonrası kendiliğinden gelir zaten. Hep öyle olur.

 Zen bilgesi "Nehri itekleme, o kendi akar" demiş. Ne yapalım,  bazen insan güneşi bile iteklemek istiyor.

 Nasıl yaşanırsa, öylece ölünür. İstisnası yoktur hayatın.

 Bir lafı nerenden anlarsan orana girer.

 “Bir yanım bir kaybeden olduğumdan şüphelenirken diğer yanım yüce tanrı olduğumu düşünüyor.” – John Lennon

 “Bazıları 25’inde ölür ama 75’ine kadar gömülmezler.” – Benjamin Franklin

 “Yaşamak çok nadir birşeydir. Çoğu insan sadece var olur.” – Oscar Wilde


 Dünyada her nimeti bıraksam ne çıkar ki?
Orda o varken, burda bırakılmaz ne var ki?
-Necip Fazıl

DESEM Kİ
Cahit Sıtkı TARANCI
Desem ki vakitlerden bir Nisan akşamıdır,
Rüzgârların en ferahlatıcısı senden esiyor,

Sende seyrediyorum denizlerin en mavisini,
Ormanların en kuytusunu sende gezmekteyim,
Senden kopardım çiçeklerin en solmazını,
Toprakların en bereketlisini sende sürdüm,
Sende tattım yemişlerin cümlesini.
Desem ki sen benim için,
Hava kadar lazım,



Ekmek kadar mübarek,
Su gibi aziz bir şeysin;
Nimettensin, nimettensin!
Desem  ki...
İnan bana sevgilim inan,
Evimde şenliksin, bahçemde bahar;



Ve soframda en eski şarap.

Ben sende yaşıyorum,

Sen bende hüküm sürmektesin.

Bırak ben söyleyeyim güzelliğini,

Rüzgârlarla, nehirlerle, kuşlarla beraber.
Günlerden sonra bir gün,
Şayet sesimi farkedemezsen,
Rüzgârların, nehirlerin, kuşların sesinden,

Bil ki ölmüşüm.


Fakat yine üzülme, müsterih ol;
Kabirde böceklere ezberletirim güzelliğini,
Ve neden sonra
Tekrar duyduğun gün sesimi gökkubbede,


Hatırla ki mahşer günüdür
Ortalığa düşmüşüm seni arıyorum.


Bilmez olurmuyum hiç
Hani şu 13 numarada Güzin
Hani hepimizin sevgilisi…

Bana teveccühü fazladır!
Ayrı bir muameleye tabiyim.
Bir huyu var ki çok tuhaf, çok acayip
Hiç beğenmiyorum, hiç
Yağmurlu ışıksız gecelerde! Balkona çıkıyıyor çırılçıplak! İri yağmur taneleri vuruyor
Memelerine, bacaklarına! Sonra gelip içeriye! Göğsünde tomur tomur su taneleri! Saçları bacakları ıslak! Uzanıyor yatağa…
Huyunu beğenmiyor dedimse de
Yalan, Zatürre olmasından korkuyorum…
-Mehmed Kemal





Yeşilçam'ın iyi yürekli kötü adamıydı.. Emekçiydi.
Gerçek yaşamında eşini erken kaybeden, oyunculuktan aldığı parayla geçinemeyip aynı zamanda kahve işleten; ikinci evliliğine kadar üç küçük çocuğuna hem annelik hem babalık yapmak zorunda kalan, altın yürekli bir adamdı.
Erol Taş Röportajı -Meşhur Senet Olayını Anlatıyor
------------------------------------------------------------

Musa Eroğlu & Cem Adrian - Yolun Sonu Görünüyor

Mümin Sekman'dan başarılı olmanın yolları
Ahmet Kaya - Arif Sağ - Çift Jandarma


-------------------------




AGOTA KRİSTOF

BÜYÜK DEFTER

Agota Kristof’tan savaş, yıkım, göçmenlik, kimlik, insanlık ve yazmak üzerine tüyler ürpertici bir üçleme…

 
Zamanın ve adın olmadığı bir coğrafyada, savaşın, felaketin, yoksulluğun ortasında anneannelerine emanet edilmiş küçük ikizler, bir yandan hayatı anlamaya çalışırken bir yandan da ne pahasına olursa olsun hayata sıkı sıkı tutunmaya çalışırlar. Gün gelir ikizlerin yolu ayrı düşer. Bir daha görüşebilecekler midir? Belki de, sınırları aşmak, sadece mekânları ve kişileri değil, kimlikleri ve hatta geçmişi bile değiştirebilir...

DANIEL QUINN

İSMAİL

 

ÖĞRETMEN ÖĞRENCİLERİNİ ARIYOR.

 

Dünyayı kurtarmak için içten bir arzu

duyulması şarttır. Şahsen başvurun.

 

Gazetedeki bu üç satırlık ilan, yaşam boyu sürecek bir maceranın başlangıcıydı…






LATİFE TEKİN

SEVGİLİ ARSIZ ÖLÜM

Kendi öz değerlerimi, dilimi ve birlikte doğup büyüdüğüm insanların durulmaz bir coşkuyla bana taşıdıkları sevgiyi koruyabilmek için direndim. Elinizdeki roman bu direnişim için aralarında büyüdüğüm insanların bana armağanıdır.

Bu sözlerle anlatıyor Latife Tekin ilk romanı Sevgili Arsız Ölüm’ü.  Yazarının yaşadıklarından damıttığı, sözlü kültürle harmanladığı bu benzersiz roman ilk kez 1983’te yayımlanmıştı. Aktaş ailesinin köyden kente göçünü, yaşama çabalarını, korkularını, aile bireylerinin giderek yalnızlaşmasını konu edinen Sevgili Arsız Ölüm, yoksulların yaralı bilincini benzersiz bir şekilde yansıtmakla birlikte, masallar, türküler, mâniler ve halk hikâyeleriyle örülmüş anlatımı nedeniyle eleştirmenlerce  “büyülü gerçekçilik” akımına dahil edilmiştir.
---------------------------------------------------------




Parker Solar Probe - Güneşe bugüne kadar gidilebilecek ve en yakın noktaya ulaşacak olan aracın adı


“Esas bir Amerikalı sert, izole, acılara dayanıklı ve katil ruhludur. Bu hiçbir zaman değişmemiştir.“ –D.H.Lawrence






































Hiç yorum yok:

Yorum Gönder