3 Mart 2011 Perşembe

Bir Buluşmanın Ardından

Fi tarihinden beri içimde giderek başarısızlığın yükseldiğine dair tuhaf bir his taşıyordum. Doğal olarak savunma mekanizmalarımı uç noktalarda zorlayarak toz kondurmamaya çalışıyor, nedeni yoktur, sana öyle geliyor lokumaki avuntularıyla geçiştiriyordum günü.

Facebook'un nimetlerinden biz de faydalandık netekim. 18 yıl sonra liseden arkadaşlarla görüştük geçen akşam ve kafama paraşütsüz inen acı gerçeği o an kavradım, başarısızlığım son derece katı ve can acıtan cinstenmiş.

Pazar akşamı sigaraya son demiştim oysa. Gayet güzel gidiyordu dumansızca. Salı akşam betona daha seri çarpabilme hevesiyle yaktım bir sigara. Bu saatten sonra bir paket kesmez artık, bir karton içmeliyim ki bir boka yarasın musibet.

Hayatın hep benim çevremde döndüğünü düşünürdüm. Meğerse herkes ayrı bir rotada ilerlemiş. Onu farkettim. 18 yıllık süre içinde nice hayatlar sığdırılabilirdi, ki sığdırılmış, birinci ağızdan dinledik hikayeleri. Çoluk çocuğa karışanlar, şen dullar, ara verenler, ikinci tura çıkanlar, durumu muallakta olanlar – o da nasıl bir şeyse artık - , bekarlar – bir tek ben- ara ara hüzünlü ara ara keyifli neler yaptıklarını – ya da yapamadıklarını – anlattılar. Yer yer parçalı bulutlu süren sohbete çokta konsantre olamadım. O sırada ben, gerçeğin falçatasıyla beynim dağılmış, ruhani uçuşlarla evrenin sonundaki restorana yolculuğa çıkmıstım bile. Menüde ana yemek olarak kol böreği, garnitur olarak çengelköy hıyarlı cacık varmış. Artık üzerine bol bol akmina soda içerim.

Çorçoluk gelinmiş bir pilav günü mü desem, kermes mi desem bir aile toplantısı oldu. Benim gibi alemde rotasız seken gece kuşu olarak ne işim vardı ki yaşlıların arasında. Reyna'da, Balance'ta ortama bukelamun edasıyla adapte olup hatun peşine takılmak varken aile kurmanın nimetleri üzerine düstur üzerine düstur dinliyordum.     

Çokta hak vermiyor değilim bu aile safsatalarına. Lisede aklım pek öyle böyle bir iki karış değil, on karış havadaymış benim. Bütün kızlarda evlilik potansiyeli mevcutmuşta, idrak edememişiz. Çok geç, çok geç ibibik, kelaynaklar Birecik'ten ayrılalı yıllar olmuş. Belki biraz kapristen, belki biraz daha erken demeken, belki biraz tavuk karasından fırsatları heba etmişiz. Geçmişi değiştirmem olası değil. Kusursuz olamıyor hiç bir şey. Doğada bile kusurlardan arınıp kusursuzluk yolunda ilerliyor bütün canlılar evrim patikasında. Evrim devam ediyor benim için de. Geçmişe bir şekilde sünger çekmem lazım. Nasuh abinin ekibi Akutçuların yöntemiyle enkazdan ses gelmiyorsa çok oyalanmadan ses gelebilecek diğer enkazlara hızla ilerlemem gerekiyor, yoksa o sesler de sisin içinde yitip gidebilir.

Epey zamandır yuva kurma isteği mayalanmıştı düşüncelerimde. Kadınların biyolojik saatleri çalışıp, tiktaklar artık bariz şekilde duyulmaya başladığında gaza basmaları gerekmekte yoksa gensel çıkmazlar hasıl olabilmekte der bilirkişiler. Kadınlarda biyolojik saat varsa bende de o saatin yelkovanı var. Bir adım atmalıyım çok geç olmadan. Eğer adım atmakta tereddüt edersem Ahmed Arif'ten aç kaldım, susuz kaldım, hayın karanlıktı gece dizeleri ömrüm boyu aksi seda verir çekic-örs-üzengi kemikçiklerimde.

Çok mu gec kaldım endişesi elbette taşıyorum. Server Hoca, tarih denen fotoğraf makinesi hayatta insanın fotoğrafını bir defa çeker, dikkat edin gözünüz kapalı çıkmasın diye akademik uyarılarda bulunurmuş öğrencilerine. Küçüklüğümde sol el avucuma sağ elimin iki parmağını koyup arkadaşlarımın fotoğraflarını çekerdim. Çektiğim fotoğrafların aksülameli sonsuzlukta eko yapacaktır. Fotoğraf çekmeye meraklı – röntgenci değil ama – birinin de fotoğrafı çekilecektir bu alemde. Belki de hayat çoktan fotoğrafımı çekti ve kapalı çıktı gözlerim. Gürültünün içinde şaklama sesini de işitemedim. İkinci bir poz verme imkanı olmayacak mı şimdi? Hocamın dediğine göre olmayacak. O zaman Schopenhauer'in teleskobu ile geçmişteki bana söyleyecek bir çift lafım olacak. Böcek kapan bitkisi gibi olmalısın, en iyi kamuflajını giyinip, cezbeden iksiri salgıla, gelen ilk böcekte kapan mekanizmasını devreye sok. Artık kısmetine uğur böceğimi gelir, kelebek mi, kene mi çok ta kurcalama. Bir avcının tek amacı avlanmak olmalı. Hadi göreyim hünerini, kendini de beni de kurtar.

Boğuk sesimle kaleme alırken bu satırları çatlasam da patlasam da hayat bana kamasutra diyor her zorlukta firsatları görüp çıkış yolunu bulmanızı dilerim.

2 yorum:

  1. neye göre ve kime göre "geç"??!
    ayrıca eğer öyle düşünmeye devam edeyim diyorsan deneyip yanılan,yuva kurup dağılanlara göre kainatın aşkını bulup açık ara fark atma şansın da var.hem de her zaman.
    bu tip şeyler yaşanılan şeyin derinliğiyle ölçülür, zamanlaması ya da skoruyla değil;)
    Ha, sigarayı lütfen bırak!

    sevgilerimle

    YanıtlaSil
  2. Öncelikle niceliğimi arıyorum. Niceliği bir yakalasam, nitelik yolunda gayret göstereceğim :). Sigarayı bırakmam lazım haklısın. :(

    YanıtlaSil