Calvin Klein | 8 | Hugo Boss | 5 | |
Filozof | Voltaire | Makyavelli | ||
Magazin | Penthouse | Hustler | ||
İçki | Sarı Zeybek | Efe Raki | ||
Medeniyet | İnka | Maya | ||
Malzeme | Reebok | Adidas | ||
1 | Bülent | ** | Tugay | * |
2 | Yücel | *** | Kaan | ** |
3 | Veysel | ** | Ufuk Demirci | ** |
4 | Tolga | *** | Ufuk Demiral | ** |
5 | Serkan | ** | Cuneyt | *** |
6 | Duzgun | ** | Ozgur | ** |
7 | Ayhan | *** | Serter | ** |
8 | Mustafa | ** | Teori Z | ** |
Olurcular, olmazcılar, olursa olur/olmazsa olmazcılar, olur olmazcılar, olursa olmazcılar, olmazsa olurcular, oluru olmaz yapanlar, olmazı olur yapanlar..... bizleriz başkası değil. An be an dönüşerek, bir kostümü çıkarıp, diğer kostumü giyiyoruz bu oyunda. Tek bir kostüme bağlı kalmıyoruz hiçbirimiz. Giyindik kuşandık çeşit çeşit, çıkıp oyunumuzu oynadık. Döktük tüm kurtlarımızı, kalmadı hiç bitimiz.
Tecrübeli kadrosu ile Calvin Klein oyuna janti bir başlangıç yaparak üç farklı üstünlüğü yakaladı. Organize atak, toplu savunma, az konuşma, öz koşma... Takım oyununu destekleyen bu meziyetler çok süremedi nedense. Hugo Boss oyun ortasında durumu değerlendirdi ve kendine şu soruyu sordu: Makyavelli ne yapardı? Yanıt, koşullar ne olursa olsun hemen hemen hep aynıdır: Kazanmak için ne gerekiyorsa onu. Bu düşünce sistematiğinden feyz alan Hugo Boss güçlü bir maraton koşucusu olduğunu hatırladı ve Calvin'i forse etti. Oyunu dengeye getirdiler, ancak ölüm vuruşunu yapacak takatleri ve istekleri kalmamıştı. Oyun nihayete ererken body shut yapan Calvin, Hugo engelinden kıl payıda olsa sıyrılıyor, puan bırakmıyordu.
Bülent olağan olmayan mucizeler gösteriyor, bazı şutları çıkarabiliyordu. Yücel defansta, oyun balansta. İyi iş çıkarıyordu Yücel. Altı milyon dolarlık adam Ayhan, keskin gözleriyle hemen görüyor ve kaos bölgesine anında roketliyordu. "I am a three star general"'im diyen Toga, Albay rütbesine sığmıyor, generallik talebinde bulunuyordu. Dört yıldız bu hafta da yok sana Albayım. Veysel sol cenahta aktivasyon kodunu kırmış, rakip sistemi göçertiyor. Mustafa sağdan iyi nişan alıyor bumerang'ı hedefe gönderiyor. Biz burada devrim yapıyoruz sinyorita! nidalarıyla oyunu yönlediriyor Düzgün. Serkan yer altı faaliyetlerine çok dalmış, yüzeyde fazla görünmüyor.
Tugay arada kurtarıyor arada yiyor, ne İsa'ya, ne Musa'ya yaranamıyor. Cüneyt defansta çok çaba harcıyor, üç yıldızı alnının akıyla hakediyor. Başta korrdinasyonu sağlayamayan Kaan, sonrasında takımı toparlıyor. Ufuk Demirci bu akşam şanssız. Eforunu, enerjisini ortaya koyuyor, bu hareketi bir türlü sonuca yansıtamıyor. Ufuk Demiral yatay atış konusunda doktara tezini veriyor, kaleyi topa tutuyor. Emekçi Özgür sendika faaliyetlerine dalmış, takımı örgütleyerek grevi kırmaya çalışıyor. Serter dörtlü flaşörlerini yakmış, hızla dalıyor rakip kalaye. Teori Z, Fuji Dağını sırtlamış, taşımaya çalışıyor.
Sevinç ve hüzün bir arada yaşanıyor, bir sonraki gösterime kadar perde kapanıyordu. Böyle bir şey yaşamak... Bir uçtan bir uca hızlanıyor sarkaç... Mo chikle .... The life.... Torino felsefesiyle Citius (Daha Hızlı), Altius (Daha Yüksek), Fortius (Daha Güçlü) oyunlar bizi bekliyor.
Çatlamış bir alın kemiği
gibi kafatasında beyne doğru ilerliyor gemi;
ya çok bildik aynı bir sima var dümende, kazan dairesinde, radarda
ya da
kıyıdayız, hayaller kuranrken ölüme dair, erdeme dair; anlıyoruz:
terk edildik,
Diğerlerini kurtarırken telaşla o,
Tufanda biz geride bırakılanlar, anlıyoruz,
Meğer Nuh, asla sevmemiş hiçbirimizi.
k.i.
Maçı sizler için fotoğraflayan muhabiriniz Deniyo Devito, ultra mega bir hafta geçirmenizi diler..
Haydi şimdi sabah keyif çayınızı için... Çaylar şirketten...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder